ÇOCUK İSTİSMARLARI AMAÇ ÜZÜM YEMEK Mİ BAĞCIYI DÖVMEK Mİ‏
Reklam
Dr. Mustafa Naci Yalçınkaya

Dr. Mustafa Naci Yalçınkaya

Köşe Yazısı

ÇOCUK İSTİSMARLARI AMAÇ ÜZÜM YEMEK Mİ BAĞCIYI DÖVMEK Mİ‏

28 Mart 2016 - 14:38

Ülke gündemimize “KARAMAN İLİMİZ” üzerinden taşınan çok çok önemli bir meselemiz var.Lakin meseleyi öyle bir noktaya taşımışız ki “at izinin it izine” karışması bile günümüzü ifade edemiyor.İzlere “insan” izi de karışmış.Bu olayda da görüyoruz ki “BİZ” meselelerimizi çözmek için BİLİMİN IŞIĞINDA AKLIMIZI kullanamıyoruz.
OLAY:Karaman’da bir öğretmen 3-4 yıl öncesinden itibaren çocuklara cinsel istismarda bulunuyor. C.Savcılığı tarafından yapılan soruşturma sonrasında ilgili şüpheli 10 küçük mağdura farklı zamanlarda cinsel istismarda bulunduğu kanaatine varıyor ve bu konuda Karaman Ağır Ceza Mahkemesi'ne kamu davası açıyor.Olayların arap saçına dönmesi de başlamış oluyor.
Öncelikle böyle bir olayın, yaşadığım zaman diliminde,yaşadığım topraklarda ve aynı dili-inancı paylaştığım topluluklar içinde olmasından büyük utanç duyuyorum ve bu alçak-namussuz-şerefsiz-haysiyetsiz olayı lanetliyorum.O masum çocukların mağduriyetinden bu ülkede yaşayan ( yetkili-yetkisiz) herkese düşecek bir bedelden şahsıma da düşeceğine inanıyorum.Ben istesem de istemesem de bu bedel muhakkak ödenecektir.Bu dünyada ödenmezse öteki dünyada ödenecektir.Bunu ifade ettikten sonra olayın seyrini incelemek isterim.
Bu olay iki türlü incelenmelidir.
İlk olarak;
*Bu olayın özelinde mağdur olan çocuklarımızı en az zararla rehabilite etmek,
*”failin” en ağır ceza ile cezalandırılması sağlamak
*olayın oluşmasında zerre miktar “sorumluluğu” olanların da hesap vermesini sağlamak.
İkinci olarak;
Ülkemizde yaşanan her türlü istismarları bilimsel çalışmalarla (Çocuk,küçük gelin,şiddete uğrayan kadın,işçi,v b) doğru tespit edilmeleri,yapılan tespitlere göre de üretilen çözümler hayata geçirilmelidir.Bu çalışmalara sorumluluk hissetmesi gereken (ülkemizde yaşayan) herkes katılmalıdır.
Karaman ili özelinde ülkemizde,medyada ve TBMM yaşananalar ise en az olayın kendisi kadar vahim bir tablo oluşturuyor.Şöyle ki;
Olayın basına yansıdığı ilk günden itibaren üzüm yemeğe çalışanlar ile bağcıyı dövmeye çalışanlar birbirine karıştı.Halbuki olayda üç ana unsur var.
1-Mağdur,masum,günahsız,ruhsal ve fiziki travmaya maruz kalmış geleceğimizin teminatı olan çocuklarımız,
2-Sapık ruhlu,aşağılık,şerefsiz,namussuz bir şüpheli,
3-Olayın yaşandığı mekan(lar).
Olaya müdahil olan yetkili yetkisiz herkes yaptıkları eylemin bu 3 ana unsura ne tür bir etkisi olduğunu düşünmesi gerekir.Sanal dünyamız ve medyamız yapmış olduğu yayınlar ile mağdur çocukların rehabilitasyonuna katkısı mı oldu yoksa mağduriyeti artırıcı bir etki mi yaptı?.T.B.M.M de araştırma komisyonu kurulması önergesinde yapılan konuşma ve tartışmaların katkısı ne yönde oldu?
T.B.M.M.nin 23.03.2016 tarihli 50 sayfadan fazla tutanaklarını okudum.Tespitlerimi paylaşmak isterim.
1-Olay kamuoyuna mal olduğu andan itibaren mağdurlar ve şüpheli üzerinden değil de mekan(lar) üzerinden tartışmalar yürüdü.Olayların meydana geldiği yer için kimisi “yurtlarda,kimisi evlerde “oldu dedi.Bu sefer tartışma yurt veya evlerin kime ait olduğu şekline dönüştü.Mekanların sahipleri olarak bir vakıf ve dernek olayın suçlusu ilan edildi.
2-Şüpheli şahsının sorgulanması yerine suçlanan vakıf ve dernek ile olan münasebeti üzerinden suçlamalar yapıldı.
3-Olayı örtbas etmek istiyor diye soruşturmayı yürüten savcının görevden alındığı iddiası üzerinden hükumete suçlama yapıldı.
4-Aile Bakanının konu hakkında irticalen yaptığı konuşma algı operasyonunda kullanıldı.
Sn.Bakanın iyi bir hatip olmadığı yaptığı konuşmasından anlaşılıyor.Şahsen “aynı düşünceleri” farklı cümlelerle izah ederdim.Sn .Bakan yaptığı konuşmada;
i-Çocukların bu dönemi en az travma ile atlatabilmesi için her türlü desteği verdiklerini,
ii-Kötü niyetli insanların her zaman olabileceğini ve suistimal yapabileceklerini (ben olsam bu cümleyi hiç kurmazdım),
iii-Hizmetleri ile öne çıkmış bir kurum için “bir olay” karalama gerekçesi olamaz(Ben olsam bu cümleyi bu şekilde kullanmazdım)
iv-Suçlu gösterilen vakfı tanıdığını ve hizmetlerini takdir ettiğini(Ben olsam bu cümleyi de bu şekilde kullanmazdım),
v-Olayı yapan kişi için sıfır toleranslı olunacağı ve de hukuki açıdan da takipçisi olacağını. Beyan ediyor.
Sn.Bakan Münferit olaylar kurumların suçlanma gerekçesi olamaz derken doğru bir tespitte bulunuyor.Yoksa istismarın bir kere olması önemsizdir demiyor .Bu konuşmadan bu anlamı çıkartmak ta mümkün değil.Meşhur hikayedir ;İmamın keçisi çalınmış ama gazete imam keçi çalmış olarak haberi vermiş.Bu olay da bunun gibi bir şey. T.B.M.M tutanaklarında bir vekil olayı imam keçi çalmış gibi anlatıyor,diyor ki “doktor raporları var bir kere olmamış bir çok kere olmuş”.Demek ki raporlarda mağdur çocuklarımız istismar olayını birden fazla yaşamış.Ancak hem konuşmacı vekil hem de medya-sanal dünya Sn.Bakanın sözlerinde “tecavüzün bir keresinden bir şey olmaz” şeklinde bir cümle varmış gibi servis etti.Olaya bu pencereden baktığınızda samimiyetinize güven olmaz. Meclis tutanaklarından okuduğuma göre olayı adı geçen vakıf ile ilişkilendirmenin gerekçesi ; “Sn.Cumhurbaşkanı DİNDAR NESİL YETİŞTİRME arzusunu bu vakıf üzerinden yapmak istiyormuş”.
Yine tutanaklarda Komisyon kurulma önerge kabul edilmiş-edilmemiş tartışmaları yapılırken bir muhalefet parti grup başkan vekili diyor ki ”muhalefetten 50 milletvekili vardı iktidardan 40 ın altında”.Bu cümle öyle bir cümle ki muhalefetin yaptığı tüm doğru işleri boşa çıkarıyor.Halbuki muhalefet milletvekillerinin oy toplamı 230 civarında .Üstelik bu dönemde 3 muhalefet partisi ilk kez bir konuda aynı görüşü paylaşıyor.O halde 40 ne zamandan beri 230 dan büyük oldu.Siz 3 muhalefet partisi tam kadro mecliste olup önergenize sahip çıktınız da iktidar partisinin red oylarını mı geçemediniz diye sormak gerekir.

Sonuç olarak mağduriyet yaşayan çocuklarımızın başına gelenler SİYASETE KURBAN ediliyor.Her halükarda bu tür olayların oluşmasını engelleme sorumluluğu İKTİDARINDIR.Muhalefetin en büyük eksiği ise patolojik bir olay olmadan sesinin çıkmaması.Ülkenin her tarafında yerel teşkilatları olan muhalefet partileri sorunların tespiti konusunda çok zayıf kalıyorlar. Politikalarını Sn.Cumhurbaşkanını devirmek üzerine kuran muhalefet çözüm odaklı önerilerde de bulunamıyor.İktidarın evrensel hukuk çerçevesinde sorumluluğunu yerine getirmesi gerektiğine inanıyorum.Bu konuda en büyük görev yerel ve ulusal S.T.K.lara düşer.Vesselam

YORUMLAR