Reklam

Karayel'in Referandum ve Güncel gelişmeler hakkında röportajı

Karadeniz Son Havadis Gazetesi’nde AK Parti Kayseri Milletvekili İsmail Emrah Karayel’in 16 Şubat 2017 tarihli Röportajı;

Karayel'in Referandum ve Güncel gelişmeler hakkında röportajı

Karadeniz Son Havadis Gazetesi’nde AK Parti Kayseri Milletvekili İsmail Emrah Karayel’in 16 Şubat 2017 tarihli Röportajı;

Karayel'in Referandum ve Güncel gelişmeler hakkında röportajı
16 Şubat 2017 - 17:01


Milletvekilliği görevine geldiği ilk günden bu yana ''İnsanların en hayırlısı ,insanlara en faydalı olandır'' anlayışıyla çalışan ,kapılarını herkese açık tutan Karayel ile paralel terör örgütü lideri Fethullah Gülen'den , Birlik Vakfına , Türk Talebe Birliğinden  Başkanlık sistemine kadar pek çok detayı konuştuk.
Milletvekili İsmail Emrah Karayel ile gerçekleştirdiğimiz O röportaj;
KARADENİZ SON HAVADİS: Sayın Vekilim okurlarımız için sizden kısaca öz geçmişinizle ilgili bilgi alabilir miyiz?
İSMAİL EMRAH KARAYEL : 1978 yılında doğdum.İstanbul İmam Hatip Lisesi'ni bitirdim.Üniversite eğitimimi Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde tamamladım . Amerika'da ceza hukuku'yla ilgili İngiltere'de Uluslararası Ticaret Hukuku üzerine yüksek lisans yaptım. Kocaeli Üniversitesinde hala doktoram devam etmektedir.
KARADENİZ SON HAVADİS: Siyaset dışında Sivil Toplum Kuruluşlarıyla İlgileniyor musunuz ?
İSMAİL EMRAH KARAYEL : Birlik Vakfı Gençlik Kulübü Genç Birliğin Genel Başkan'lığını yaptım. Şu anda Milli Türk Talebe Birliği Genel Başkanıyım. Tomarzalılar Vakfı'nda yöneticilik yaptım ve Türkiye Gençlik Vakfı Yüksek istişare kurulu üyesiyim.Bir yandan siyasi hayatla ilgilenirken diğer bir yandan ise sivil toplum kuruluşlarıyla ilgileniyorum . 26. dönem Kayseri Milletvekili olarak bu şerefli göreve hizmet ediyorum.
KARADENİZ SON HAVADİS: Siyaset ,sivil toplum kuruşları derken kendinize ayırabileceğiniz boş vaktiniz oluyor mu ?
İSMAİL EMRAH KARAYEL : Boş zamanım olmuyor diyebiliriz.Siyaset her zaman aktif olmayı gerektiriyor.Meclis çalışmalarımız oldukça yoğun geçiyor.Meclisin çalışmadığı zamanlarda da memleketimizin ihtiyaçlarıyla ilgili çalışmalara devam ediyoruz.Ayrıca yurt dışı görevlerim de var. AB Uyum Komisyonu ve Türkiye -AB Karma Parlamento  Komisyonu üyesiyim. Bundan dolayı da yurt dışına gidiş gelişlerimiz oluyor. Dolayısıyla dediğiniz gibi gayet yoğun bir şekilde çalışmalarımıza devam ediyoruz.
KARADENİZ SON HAVADİS: Başkanlığını yapmış olduğunuz MTTB'den bahseder misiniz?
İSMAİL EMRAH KARAYEL : Milli Türk Talebe Birliği, 1916 yılında kuruldu. Dolayısıyla bu yıl itibariyle 100. yılını kutluyoruz. Seviniyoruz ki Türkiye’de yüzüncü yılını kutlayabilen sivil toplum kuruluşlarımız var. Fakat bir yandan da sayıları çok fazla olmadığı için üzülüyoruz. Bu süreç içerisinde Milli Türk Talebe Birliği, Cumhuriyet Dönemi’nde gerçekleşen bütün askeri darbelerde ilk kapatılan teşkilatlardan bir tanesi olmuş. Milli Türk Talebe Birliği, öğrenci teşkilatıdır. Mensuplarının ve yöneticilerinin tamamı öğrencilerden oluşur. Öğrenciliğiniz bittiğinde görevi devretmek zorundasınız. Dolayısıyla sürekli bir değişikliğin olduğu bir teşkilatız. Şu an itibariyle 40 ilde teşkilatımız var. Çalışmalara devam ediyoruz.
Öğrencilerin hem kişisel gelişimleri hem de maddi ve manevi gelişimleri anlamında yoğun çabalar sarf ediyoruz. Bunun yanında özellikle öncelik verdiğimiz hususlardan bir tanesi, öğrenci arkadaşlarımızın arkadaş çevresini genişletmek. İnternet ortamında birçok arkadaşınız var ama birebir oturup yüz yüze sohbet ettiğiniz, bir şeyler paylaştığınız insan sayısı sınırlı. Bizim buradaki arkadaşlarımızın, Türkiye’nin 40 farklı ilden arkadaşları var. Dolayısıyla ciddi bir çevreye ve bu sayede yeni bakış açılarına sahip oluyorlar. Birbirlerini bu dönemde tanıyan öğrencilerin; ileride daha rahat hareket etmeleri, ilişkilerini devam ettirmeleri, bu anlamda vatana millete faydalı olmaları için çalışmalar yapıyoruz.
Milli Türk Talebe Birliği en son 1980’de kapatılmıştı. Yeni dönem çalışmaları 2006 yılında başladı. 2008’de resmi kuruluşun gerçekleşmesiyle devam etti. 2008’de yeni dönemin Kurucu Genel Başkanı Taha Enes Şenerdir. 58. ve 59. dönemde Genel Başkanlık yaptı. Daha sonrasında görevi Genel Kurul’da bana devretti. 60. ve 61. dönemdeyiz. İnşallah biz de bizden sonraki arkadaşlara devredeceğiz. 1967-1968’den sonra çizginin sağı olarak tabir edebileceğimiz, bizim camiamız içerisinde bir İlim Yayma Cemiyeti bir de Milli Türk Talebe Birliği var. Bütün çalışmalar bunlar üzerinden yapılıyor. Öğrenci hareketlerinin tamamı, Milli Türk Talebe Birliği üzerinden organize ediliyor.
Cumhurbaşkanımız, Meclis Başkanlarımız, Ak Parti Kabinesindeki birçok Bakanımız, Milletvekilimiz Milli Türk Talebe Birliği ocağından yetişmiştir. Onlar eskimez MTTB'liler… Nice 100 yıllara, 200 yıllara, 300 yıllara inşallah.
KARADENİZ SON HAVADİS: Avukatlık yaptığınız dönemlerde yurt dışında batık davaları takip ettiğiniz doğru mu?
İSMAİL EMRAH KARAYEL : Evet doğru. Yüksek lisansımı bitirip Türkiye’ye döndüğümde 5 yıla yakın bir süre, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunda Yurt Dışı davalar Bölümü’nde çalıştım. Uzanların, Demirellerin ve aklınıza gelen bütün batık banka patronlarının, yurt dışına kaçırdığı paraların tahsil edilmesiyle ve onla ilgili davaların takip edilmesi ile ilgili bir bölümdü. Burada takip edilen davalar 16 milyar dolarlık, dünyanın en büyük tahkim davasıydı ve hala da öyle. Ürdün asıllı Hollanda vatandaşının açtığı bir davaydı. Burada Telsim’in hisselerinin kendisinin olduğu söyleyerek tazminat istiyordu. Tabi Türkiye’ye karşı arkasında Cem Uzan vardı. O dava dünyada da örnek olan davalardan bir tanesi. Uzan’a karşı Kazakistan’da ve dünyanın birçok yerinde birçok dava takip ettik. Benim için de çok büyük tecrübe oldu. O zamanlar TMSF’de çok ciddi çalışmalar yürütüldü.
Dünyanın dört bir tarafında; İsviçre’den tutun Kazakistan’a kadar Avrupa’nın birçok ülkesinde, Fransa’yı, İngiltere’yi, Polonya’yı da içine alan hukuki süreçler takip edildi. Güney Amerika’da bile takip yaptık. TMSF, o zaman Türkiye’nin en önemli kurumuydu. Ekonomik kriz neticesinde yurt dışına çıkan paraların direkt ve dolaylı olarak baktığınız zaman yüz milyarlarca dolar zararı var. Bunun azaltılması için yapılan en önemli işlemlerden bir tanesi de paraların bulunup getirilmesi ve Türkiye’de ki malların satılmasıydı. Tabi bunu kurallar çerçevesinde yaptık. Uzanlar ve diğer banka patronları, buna karşı her türlü uluslararası hukuk makamına başvurdu ama neticede hukuka aykırı bir şey yapılmadığı için ve süreci düzgün takip ettiğimiz için sorun olmadı.
Memlekete çok da iyi hizmet etme fırsatımız oldu ama altını çizmem gereken bir şey var. TMSF, bu işleri yaptığı süreçlerin tamamında banka patronlarının hepsine kapıyı açık bıraktı ve dedi ki: “Gelin borcunuzu ödeyin ve devletinizle helalleşin.” Fakat buna rağmen maalesef hiçbir batık banka patronu, gelip borcunu ödemeye yanaşmadı. Bunların hepsini hukuki süreçler sonucunda yapmak durumunda kaldı. Biz de o çerçeve de hizmet etme fırsatı bulduk ve bu fırsat neticesinde de önemli tecrübeler edinmiş olduk. 
KARADENİZ SON HAVADİS: “Recep Tayyip Erdoğan en yanlış anlaşılan liderdir.” diye bir açıklamanız vardı. Gerçekten yanlış anlaşıldığını mı düşünüyorsunuz?  
İSMAİL EMRAH KARAYEL : Amerika’daki ziyaretlerimiz sırasında, paralel yapının lobi çalışmaları neticesinde basının kasıtlı olarak Sayın Cumhurbaşkanı’mızı diktatör gibi gösterme çabasını gördük. Aynı zamanda bazı kişiler tarafından da öyle bir çaba vardı. Herhalde bu amaç yerine ulaşmış çünkü böyle bir yaklaşım gördük.  Bunun karşısında biz Sessiz Devrim kitabının İngilizcesini götürüp onlara hediye ettik. AK Parti iktidarı döneminde yapılan insan hakları alanında ve diğer bütün alanlarda gerçekleştirilen devrimleri ve yıkılan tabuları anlattık. İnsan haklarından azınlıklara verilen haklara, Kürtçe konuşmadan azınlık vakıflarının el konulan mallarının iadesine kadar her şeyi anlattık. Bunlar tabi bilinenler. Bunların dışındaki bütün hakların hepsinin tek tek yerine getirildiğini anlattık.
Bu kapsamda bütün bunları yapan bir siyasi iktidarın başındaki kişi olan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bütün bunlara rağmen diktatör olarak algılatılmaya çalışılmasının ne kadar büyük haksızlık olduğunu ifade ettik. Gerçekten belki de şu an dünyada en yanlış anlaşılan liderdir. Bütün demokrasiye yaptığı katkılara, insan haklarına yaptığı katkılara rağmen, Türkiye’nin ilerlemesinde çok büyük etkisi olmasına rağmen bazı güç odaklarının hoşuna gitmediği için diktatör olarak yansıtılmaktadır. Ama bence tutmayacaktır. Çünkü güneş balçıkla sıvanmaz. Recep Tayyip Erdoğan, bu dönemin dünyada en yanlış anlaşılan lideridir. Biz aksine Recep Tayyip Erdoğan’ın desteklenmesi gerektiğini yurt dışında söylüyoruz.
Orta Doğu’da demokrasi isteniyorsa, -ki emperyalist devletler tarafından Orta Doğu’da demokrasi isteniyor mu gerçekten bu çok ciddi şekilde sorgulanmalı- demokrasiyi en yüksek seviyeye çıkarma çabasında olan ülkenin Türkiye olduğunun ve onun liderinin de Recep Tayyip Erdoğan olduğunun dolayısıyla eleştirmek yerine Batı tarafından desteklenmesi gerektiğini her fırsatta yabancılara dile getiriyoruz. 
KARADENİZ SON HAVADİS:  Kayseri hayatınızda nerede?
İSMAİL EMRAH KARAYEL : Ben Kayseri'liyim. Annem Develi'li, babam Tomarza'lı. Biz Kayseri’yi çok önemsiyoruz. İstanbul, Türkiye’nin merkezidir ama Kayseri, Türkiye’deki çalışmaların hemen hepsinde öncü olmuştur. MTTB’nin büyük üstadı Necip Fazıl Kısakürek için de büyük önemi vardır. Kayseri için üstat, şöyle der: “Benim has ordum Kayseri'lilerden oluşur.” Kayseri, Türkiye’nin fikri hayatında da önemli bir yer almış şehirlerden bir tanesidir. Siyaset nasip meselesidir. Siyasetle ilgili böyle bir takdir parti büyüklerimiz tarafından uygun görülmüş. Memleketimiz olduğu için de memnuniyetle karşılıyoruz. Milletvekili olarak, memleketine hizmet etme fırsatı herkese verilmiyor. Biz de bu vazifeyle birlikte hem yurt içi hem de yurt dışı bütün yoğun görevlerimize rağmen Kayseri’mize gidip orada hemşerilerimizle kucaklaşma fırsatını kaçırmıyoruz. Bizden önceki milletvekillerimize, yöneticilerimize ve bakanlarımıza teşekkür ediyorum. Onlar birçok açığı kapatmış, birçok hizmette bulunmuş.
Biz de onların dışında ve zamana göre yeni ortaya çıkan hizmetlerin yapılması ve ihtiyaçların giderilmesi için çalışıyoruz. Daha önce köyümüze gittiğimizde evlerin içinde tuvalet olmadığını, alt yapının olmadığını, insanların çamur olan sokaklarda dolaştıklarını üzülerek görüyorduk. AK Parti’den sonra artık o çamurlar kalmadı. Köylere alt yapı geldi, evlerin içerisinde su tesisatı var, köylerin sokaklarında parkeler ve kaldırımlar var. Temel ihtiyaçların büyük bir çoğunluğu karşılandı ve biz de kendi seçimimizle ilgili çalışma yaparken gördük ki artık köylerde insanlar, çocuk oyun parkı, halı saha talep eder hale gelmiş. Bu da bizi sevindiriyor.
İnşallah o taleplerin de hepsini yerine getirerek ülkemizi muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkartacağız. Biz köylerimizin seviyesini ne kadar yükseltirsek Türkiye’nin medeniyet seviyesi o kadar iyi olur. İnşallah bizden sonrakilerde bir tık yukarı taşıyacak. Böylece medeniyetimiz, ülkemiz ve milletimiz hak ettiği seviyeye gelecektir. 
KARADENİZ SON HAVADİS: Terör Örgütü Lideri Fethullah Gülen ile ilgili suç duyurusunda bulundunuz. Bu konudan biraz söz eder misiniz? 
İSMAİL EMRAH KARAYEL :  Evet. Partimizin kongresinden hemen sonra AK Parti Dış İlişkiler Başkanlığı’nın görevlendirmesiyle ABD’ye gittik. Orada Washington DC’de Kongre Üyeleriyle ve Senatörlerle görüşmelerde bulunduk. Bu görüşmeler kapsamında PKK-PYD-YPG ilişkisi, Suriye İç Savaşı, Türkiye’deki terörle mücadele ve aynı zamanda bu terörle mücadelenin içinde paralel yapıyla mücadeleyi anlattık. Amerika’ya bunun anlatılması oldukça önemiydi. Çünkü Türkiye’den sonra, paralel yapının dünyada en güçlü olduğu yerlerden birisi.
Paralel yapının; Amerika’daki charter okullarla, oradaki kendi dernekleriyle birlikte ciddi bir yapılanması var. Hem charter okullarıyla devletin onlara verdiği maddi imkanları kendi şirketleri vasıtasıyla paralel yapıya aktararak ciddi bir gelir elde ediyorlar hem de senatörlerin veya kongre üyelerinin seçimleri zamanında onlara verdikleri maddi desteklerle ve oy potansiyelleriyle bunu da kullanarak Amerikan siyasi hayatında siyasiler üzerinde bir etki oluşturuyorlar. Kongrede ciddi bir lobi çalışması yapıyorlar.
Bu durum sadece kendilerini iyi olarak göstermekle kalmıyor. Ben bunu vatana ihanet olarak da ifade etmek istiyorum. ‘Türkiye’de yapılan her şeyin insan haklarına aykırı gibi gösterilmesi, Türkiye’yi kötülemek ve Türkiye’de demokrasi yok; diktatörlük hâkim’ imajı çizmek bu ülkeye ihanettir; bu yanlış bilgilendirmenin, yanlış algının düzeltilmesi için yoğun görüşmelerde bulunduk. Bu görüşmelerin içerisinde Ermeni Meselesi’yle ilgili konuları da dile getirdik. Almanya maalesef Ermeni Kanunu’nu kabul etti, bu Türkiye aleyhine argüman olarak sürekli kullanılıyor. Bunları görüşme fırsatımız oldu. Bu görüşmeler; tam resmi görüşmeler olmadığı için sohbet havasında, karşılıklı fikirlerin paylaşıldığı, kayıtların tutulmadığı, fikirlerin daha rahat aktarıldığı ortamlarda gerçekleşiyor. Onların yanlış bilgilerini düzeltme imkânınız daha fazla oluyor. 
Bir sonraki yurtdışı görevimiz Berlin’deydi. Almanya’nın Ermenilerle ilgili kabul ettiği sözde soykırımın kabulü ile ilgili orada Alman Milletvekilleriyle görüşme fırsatımız oldu. Onlara bunu neden yaptıklarını sorduk. Bunun ne kadar mantıksız olduğunu anlattık. Alman Milletvekilleri tarafından ortaya konan ciddi bir gerekçe yok. Ermeni Soykırımı ile ilgili bir şey var diyorlar. “Ermenilere soykırım yapılmıştır.” ifadelerinde bulunuyorlar. “Bunun yapıldığını nereden biliyorsunuz?” diye sorduğunuz zaman “Biz öyle düşünüyoruz.” diyorlar. “Biz de yapılmadığını düşünüyoruz. Bunun kararı sizin, bizim düşüncelerimizle değil; tarihçilerin araştırmalarıyla karar verilsin. Biz arşivlerimizi açtık. Ermenistan, Rusya ve varsa Fransa da arşivlerini açsın. Kamuoyunun da kabul ettiği bir tarih heyeti tarafından veya diğer bilim adamlarının da katılacağı bir heyet tarafından bu araştırmalar yapılsın. Neticede karar ne karar çıkarsa bununla ilgili kimsenin söyleyebileceği kalmasın.” diyoruz. Bu duruma maalesef yaklaşmıyorlar.
Belki Almanya’nın bilinçaltında ‘Avrupa’da tek soykırım yapan ülke olmamak’ mantığı da yatıyor olabilir. Çünkü belki Avrupa içerisinde bunu en son kabul etmesi gereken devlet Almanya. Osmanlı’nın son dönemi dâhil 200 senedir belki en yakın müttefikimiz olarak bulunmuş 1’nci Dünya Savaşı’nda beraber savaştığımız bir ülke. Tabi bugünden o zamana baktığınızda birçok şeyi daha net görüyorsunuz. Almanlar tarafından devşirilmiş kişiler; Osmanlı’nın birçok komployla savaşa sokulduğunu, Almanların o savaşta tek başına kalmamak ve kendisine karşı olan gücü bölmek niyetiyle Osmanlı’yı savaşa soktuğunu şimdi daha net görüyoruz. Yine aynı bilinçaltı, aynı faydalanma arzusu Almanya tarafından bence devam ediyor. Bundan sonra Almanya gerçekten müttefikimiz mi çok ciddi şekilde sorgulamamız gerekir diye düşüyorum. Bunu sadece ben de söylemiyorum. Baktığımız zaman tarihçilerin de söylediği şeylerden biri. Tabi siyasiler bunları böyle durumlarda söylüyorlar ama ben bunun biraz da gerçek olduğunu düşünüyorum
KARADENİZ SON HAVADİS: Sayın vekilim 15 Temmuz'da alçakça bir saldırı yaşadı ülkemiz,darbe girişimi ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz.

İSMAİL EMRAH KARAYEL : 15 Temmuz alçak darbe girişimi,ülkemizin hem sosyal,hem demokratik hayatına vurulmaya çalışılmış en önemli darbelerden bir tanesidir.Herkes için için sürpriz olmuş ,milletimiz için sürpriz olmuş,bizler için sürpriz olmuş bir darbe girişimidir.Ülkemizin bu kadar güzel gidişat içinde olduğu,demokrasimizin her alanda taçlandırıldığı bir dönemde askeriye içerisinde ve devletin kurumları içerisinde yuvalanmış hain F E T Ö mensupları tarafından ve onlara emir veren kendisi de Pensilvanya'da bulunan terörist başı tarafından organize edilmiş ve arkasındaki Emperyalist güçler tarafından desteklenmiş bir darbe girişiminden bahsediyoruz.Bu darbe girişimi ülkemizde ilk defa milletimizin sağ duyusu ve milletimizin kendi tepkisi neticesinde bastırılmıştır.
Başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısıyla milletimizin sokaklara çıkmasıyla Türkiye'de ilk defa bir darbe girişimi bastırılmıştır.Demokrasiye darbe vurmak amacında olan bu darbe girişimi,halkımızın verdiği tepki ile ülkemizde demokrasinin daha  kökleşmesiyle neticelenmiştir.bu darbe girişimi sırasında şehit olan milletimiz mensuplarına Allah'tan rahmet diliyoruz.Yaralılarımız var.Onların bir çoğu iyileştiler,onların inşallah gazilik mertebesine kavuştuklarını  biliyoruz.Onlara teşekkür ediyoruz,bütün milletimize teşekkür ediyoruz.
Genci,yaşlısı,Türk'ü,Kürdü,Laz'ı,Arap'ı bütün etnik guruplardan,bütün mezhepsel gruplardan,bütün dinlerden,toplumun her kesiminden ,bütün siyasi görüşlerden insanların birlikte sokaklara çıkması ülkesine,milletine,devletine sahip çıkmasıyla neticelenmiş,neticeye ulaşamamış bir darbe girişiminden bahsediyoruz.Milletimiz bu darbe girişimi sona erdikten sonrada ülkemizde ilk defa ve dünyada eşi benzeri olmayan bir şekilde demokrasi nöbetleri ile sokakları boş bırakmamış ve ülkesine gerektiği zaman nasıl sahip çıkacağını çıplak elle göğsündeki imanla nasıl tankları durdurabileceğini,nasıl kendisine karşı,ellerindeki otomatik silahlarla ateş eden,helikopterlerden ateş eden,tanklardan ateş açanlar,insanları o maneviyatıyla durdurabileceğini ve onların karşısında göğsünü nasıl bir çelik duvar  gibi ortaya koyacağını kendi canı pahasına vatanını kurtaracağını geçmişte Kurtuluş Savaşında olduğu gibi bir kez daha göstermiştir.
Bu Türkiye üzerine oyun kuranların gözlerini korkutmuştur,kalplerine korku salmıştır.Türkiye'den ümit bekleyen dünyadaki mazlumların sadece müslümanların değil,dünyada sömürülmekte olan,ezilmekte olan bütün insanların umutlarını artırmıştır.O gün dünyanın dört  bir tarafından gelen dualarla birlikte,insanımızın dik duruşuyla Allah'ın izniyle devletimizi ,vatanımızı ve milletimizi  başta Başkumandanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Başkanlığında bir kez daha İkinci Kurtuluş Savaşını vererek kurtarmıştır.Böylece milletimize bir kez daha şükranlarımı ifade ediyorum.
KARADENİZ SON HAVADİS: Sayın vekilim son olarak referandum hakkında değerli düşüncelerinizi alabilir miyiz.
İSMAİL EMRAH KARAYEL :  Biliyorsunuz önümüzdeki süreçte Yüksek Seçim Kurumu seçim takvimini açıklayacak,görüldüğü kadarıyla Nisan ayı içerisinde bir referanduma gidiyoruz.Biz referandum hazırlıklarını  mecliste yoğun çabalar neticesinde gerçekleştirdik.MHP ve AK Parti'nin uzlaşması neticesinde bir anayasa teklifi ortaya çıktı.Komisyonda uzun tartışmalar neticesinde meclis genel kuruluna geldi.Genel Kurulda zaman zaman sancılı da geçse,görüşmeler neticesinde 339 oyla milletimizin huzuruna gitmeye referanduma gitmeye hak kazandı.Milletimiz bundan sonra kararı verecek.Tabi bu referandumda biz Türkiye demokrasisini nasıl daha yukarı taşırız,devlet kurumları içerisinde millet iradesinin hakim kılınması için neler yapılması gerekiyorsa bunların yapılması gayretiyle değişiklikler gerçekleştirdik.
Biz AK Parti olarak nasıl 2002'den bu güne kadar demokrasiyi hep yukarılara taşıdıysak,bu referandumla da amacımız gayemiz milli iradenin,devletin her kurumuna hakim olmasıdır.Millete karşı bazı statüko guruplarının hakim olması değil,milletin kendi devletine seçtiği temsilciler yani cumhurbaşkanı,milletvekilleri vasıtasıyla hakim olması ve bunların milletin istediği gibi hareket etmesinin teminidir.Biz bu gaye ile ihtiyaç olan bir anayasa değişikliği yaptık.Baştan beri konuşulan ifade edilemeyen bir anayasa değişikliği yaptık.Tabi bu anayasa değişikliğinde cumhurbaşkanlığı sistemindeki gayemiz,ülkemizin siyasi,ekonomik ve her alandaki istikrarının devam etmesi ve kalıcı hale gelmesidir.
Geçmişten günümüze baktığımızda Türk siyasetinde iz bırakmış başbakanların,cumhurbaşkanlarının  ve bütün önemli liderlerin çoğu, bu ülkede başkanlık sisteminin gelmesi,milletin kendi seçtiği temsilcinin,milleti direkt olarak idare etmesi ve o anlamda koalisyon riskinin ortadan kalkması,en son 7 Haziranda yaşadığımız gibi gayet yüksek bir oyla seçilmiş olsa da ,hükümetin kurulamaması neticesinde istikrarın sağlanamamasından dolayı ülkenin zarar görmesinin engellenmesiydi.
İlk başta bu amacı güderek referandum çalışmalarını gerçekleştirdik.Şimdi tabiri caizse top milletimizde.Ama sahadan gördüğümüz kadarıyla milletimiz bunu bizden bekliyordu. Allah'ın izni ile sahada çok güzel bir şekilde EVET neticesi ortaya çıkacak.Bu referandum yasalaşarak,anayasa halini alarak,yasa teklifi kabul edilerek,yeni anayasamızı gerçekleştirmiş olacağız.ülkemizi demokratik anlamda  daha yukarılara taşımanın mutluluğunu yaşamış olacağız.
Tabi burada dikkat edilmesi gereken durumlardan bir tanesi ülkemizde safını belli edememiş ,kendi tabirleri ile PKK'nın siyasi uzantısı olan HDP referanduma"Hayır" diyor.Referandumun geçmesine hayır diyor. Maalesef CHP ile aynı cephede aynı şekilde yer alıyor.Bu üzücü bir durumdur.Ülkemiz için bu kadar önemli olan değişikliğe hayır denmesi,HDP için anlaşılabilir bir durum ama CHP için anlaşılabilir bir durum değildir.Milletimiz bunu değerlendirirken HDP'nin nerede durduğuna bakacaktır.Onun karşısında EVETdiyenlerin nerede durduğuna bakacaktır.Ona göre kararını verecektir.
Tabi ki birçok açıdan uzun uzun tartışılacak,anlaşılabilecek,anlatılacak bir anayasa değişikliğiyle karşı karşıyayız.
Başta 18 yaşındaki gençlerimize seçilme imkanı getirilmesinden başlayarak birçok alanda,yargı alanında,yürütme alanında değişiklikler yapılmakta ve devletimiz,anayasamız ve yönetimimiz halk iradesiyle tahkim edilmektedir.
İnşallah,referandum çalışmaları neticesinde EVET i hep birlikte göreceğiz.Ülkemiz çok önemli bir aşamayı daha geride bırakmış olacak.İnşallah milli irade bir kat daha hakim olacak.
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum