Reklam

Bingöl'de bir eğitim gönüllüsü? Karaarslan

Bingöl'de bir eğitim gönüllüsü? Karaarslan

Bingöl'de bir eğitim gönüllüsü? Karaarslan
03 Temmuz 2020 - 20:57

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk beyin bir konuda dikkatini çekmek istiyorum çünkü sayın bakan iyi dostumdur benim köşe yazılarımı da takip eder.

 Bingöl’de bir eğitim gönüllüsü hocam var onun başarılı çalışmalarını bu köşemde yazmak istedim emekli olmasına rağmen eğitim için her türlü fedakârlığı yapan Semiramis Karaarslan hocamı her zaman takdir etmişimdir.

Benim için kıymetli bu hocam Bingöl’de benim ortaokulda öğretmenim idi kendisi bu ülkeye ne değerli insanlar kazandırdı Bakan Selçuk böyle eğitim gönüllüsü öğretmenleri değerlendirmeli ve takdir etmeli.

Biz hocamızla gurur duyuyoruz bu hocam Bingöl’de ne siyasetçiler okuttu ne değerli insanlar bu ülkede yetiştirdi. Gecen gün bana üniversite sınavına giren öğrenciler hakkında bir yazı gönderdi bende değerli hocamın gönderdiği yazıyı aynen yayınlıyorum.

Semiramis Karaarslan hocam şöyle diyor: “Üniversite sınav günü sabahları içimi bir heyecan kaplar her yıl. Kendi girdiğim sınav gelir aklıma. Bizler Üniversite sınavlarına ayrı, Eğitim Enstitüsü sınavlarına ayrı girerdik. Eğitim Enstitüleri sadece öğretmen yetiştirirdi. 1971-1972 Eğitim ve Öğretim Yılı… İki sınava da ayrı ayrı zamanlarda girdim. Samsun Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü ve Atatürk Üniversitesi İngiliz Dili Edebiyatı Bölümüne girmeye hak kazandım. Bana İngiliz Dili ve Edebiyatı daha cazip geldi ve orada okumaya karar verdim. Ve iki yıllık pedagojik formasyon alarak idealim olan öğretmenliğe geçiş yaptım.

Bizler, Üniversite sınavlarına girerken testin nasıl yapıldığını dahi bilmeyen ama çalışkan, azimli, ne istediğini bilen gençlerdik. Başarılı ve sanki onlar da sınava girecekmiş gibi bizimle birlikte sınavlara hazırlanan öğretmenlerimiz vardı. Hiç unutmuyorum Edebiyat öğretmenimiz sevgili Talat Keçeci “çocuklar size bir soru kitapçığı verecekler, siz oradan soruları okuyacak ve verilen cevap anahtarına doğru cevabı işaretleyeceksiniz. Aman sakın haa taşırmayın kutucuğu, yoksa cevabınız yanlış okunur” deyip tahtaya bir cevap anahtarı çizmiş ve orada şıkları alt alta gelecek şekilde göstermişti. İlk kez şıkkın ne olduğunu orada görmüştük 6/Edebiyat sınıfı olarak. Ders sınavlarında öğretmen tahtaya soru yazar, bizler oradan kağıtlarımıza geçirirdik. Akıllı tahtalarımız, fotokopi makinelerimiz yoktu ama hepimiz okuyacak ve belli mevkii ve makamlara geleceğiz diye öğretmenlerimize söz vermiştik. İçimizden hiç okumayan da olmadı zaten. Bingöl Liseli olmak ayrıcalıktı; başarılı öğretmenler ve dolayısı ile başarılı öğrenciler vardı. Hem de tüm sosyal etkinliklerde de aynı başarı görülüyordu. Bilgi yarışmaları, şiir yarışmaları, öykü dalında, folklor de Türkiye birinciliklerimiz, tiyatro, voleybol birinciliklerimiz vardı… O yılları hatırlamak şu an dahi heyecan veriyor adeta… O yıllarda Üniversite sınavları sadece belirlenen birkaç büyük şehirde yapılıyordu. Ben babamla Bingöl’de Ankara’ya sınava girmeye gitmiştim büyük bir heyecanla…

Gel gelelim sınav sistemine… Bence öğrenciler artık yarış atı olmaktan çıkarılmalı.  Liselere geçiş ve üniversitelere yerleştirme sınavları kaldırılmalıdır. Sevgili öğrencilerimiz okullarındaki emek ve başarı ve yeteneklerine göre liselere ve üniversitelere sınavsız olarak yerleştirilmelidir. Öğrencilerin başarıları   sadece bir veya birkaç sınavla asla ölçülmemelidir.

İki sabahtır evimizin 3 okulun ortasında olma münasebetiyle üniversite sınavına giren öğrencileri ve velilerini izliyorum. Ve onların yaşadığı heyecanı, tedirginliği yanlarındaymış gibi yüreğimde hissediyorum. Aynı duyguları kızım, oğlum ve öğrencilerim sınava girdiklerinde de hissetmiştim. Yıllarca gençlerin hayallerini süsleyen, belirledikleri hedeflerine girmek için yılların emeğini birkaç saat içine sığdırmak bence akıllara durgunluk veren bir sistem. Üniversite sınavlarının kaldırılması gerektiğine inanlardanım. Zira öğrencilerin üzerindeki sınav baskısı öylesine büyük ki, daha yakından izleme fırsatı oldu bugün; sınava   girmeden şişe şişe su içmeleri içimi acıttı… Bu gençler hayata nasıl olumlu bakabilecekler sınav sonrası, bu psikolojiler daha sınava girmeden başlarsa… Tek bir sınava umut   bağlamaları ne acı, yılların emeğine karşılık.

Eski bir eğitimci olarak şöyle bir çözüm gelebilir düşüncesindeyim; Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi üniversiteye sınavsız başvuru sistemi açılabilir. Bu sistemde öğrenci üniversite yerleştirme merkezi başvuru sayfasına girerek Lise not ortalamalarını, aldığı belgeleri, katıldığı sosyal faaliyetleri, yabancı dil sertifikalarını yükleyip, gerekli bilgileri girdikten sonra Online Başvuru yapabilmeli… Bu başvuru sistemi ile üniversitelere öğrenci kabulleri yapılabilir. Tek bir sınavla değerlendirmektense yıllarca aldığı notlar, katıldığı sosyal faaliyetler, ilgili olduğu spor branşlarıyla, yabancı dil bilgisiyle değerlendirilmesi bence daha mantıklı… Bu sadece eski bir eğitimci olan şahsımın düşüncesi. Belki hükümet bundan daha uygun başka bir sistem üzerinde çalışabilir. Milli Eğitim de başarılı çalışmalara imza atan değerli Milli Eğitim Bakanımız Prof. Dr. Ziya Selçuk’tan bu konuyu ele  almasını ve gerekli çalışmaları başlatmasını istirham ediyoruz. Böyle veya bir başka sistem ama mutlaka üniversite sınav sistemi kaldırılmalı ve hem çocuklarımız ve hem de velilerimiz bunca ağır yükün altından kalkmalı…”

YORUMLAR