Karadeniz'deki kirlilik ve Biyoçeşitliliğe etkisi...
Reklam
EKREM SABRİ ASLIŞEN

EKREM SABRİ ASLIŞEN

Köşe Yazısı

Karadeniz'deki kirlilik ve Biyoçeşitliliğe etkisi...

19 Şubat 2020 - 19:08

“Günümüzde kirlilik, aşırı avcılık ve yaşam alanlarının bozulması, balık stoklarının %65’in üzerinde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına sebep olarak gösterilmektedir.”
Dünya deniz, okyanus ve iç sularında 25 bin civarında balık türü olduğu bilinmektedir. Bu türlerin ekonomik değere sahip olmalarının sayısı ise birkaç bin adettir ve balık üretimi 130 milyon ton civarındadır. Gerek avcılığı ve gerekse kültürü yapılan türlerin %70’i doğrudan insan gıdası olarak tüketilmektedir…
Balıkçılığın ekonomik katma değeri ise 100 milyar ABD Doları civarındadır. Çoğu fakir ve gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere yaklaşık 200 milyon insanın tek geçim kaynağı balıkçılıktır. Bu aynı zamanda insanların ucuz protein kaynağı durumundadır…
Son yıllarda aşırı avcılık ve insan kaynaklı habitat bozulmaları, türlerin kendine özgü özelliklerinden kaynaklanan problemler, iklim ve çevresel etkiler neticesinde balıkçılık olumsuz sinyaller vermektedir… Günümüzde kirlilik, aşırı avcılık ve yaşam alanlarının bozulması, balık stoklarının %65’in üzerinde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına sebep olarak gösterilmektedir.
Ülkemiz balıkçılığında ise ana pay Karadeniz’indir. Özellikle hamsi avcılığına bağlı olarak balık üretimimiz yıllara göre 450 bin ile700 bin ton aralığında önemli dalgalanmalar sergilenmektedir. Yaklaşık 150 bin insan geçimini doğrudan balıkçılıkla sağlamaktadır… Son yıllarda nüfus artışı ile ters orantılı olarak kişi başına düşen balık tüketiminde azalma görülmektedir. Zaten ülkemizde bu miktar dünya ortalamasının yarısı, AB üyesi ülkelerinin ise üçte biri kadardır…
Uzmanlara göre balıkçılığı olumsuz etkileyen birçok faktör söz konudur ancak bu faktörlerin hiçbirisi deniz kirliliği kadar uzun vadeli değildir… Deniz kirliliği ise; fiziksel, kimyasal, biyolojik ve radyoaktif kirlilik olmak üzere dört ana başlık altında toplanabilir… Denizlerin doğal yapısında değişmelere neden olabilecek her türlü madde kirletici olarak değerlendirilebilir… Fiziksel kirlilik; yaşam alanlarının kısıtlanması ve yok edilmesi, bulanıklık; kimyasal kirlilik özellikle suyun oksijen taşıma kapasitesinin azalması, zehirlenme ve mutasyon; biyolojik kirlilik hastalık ve radyoaktif kirlilik ise doğrudan ölüm, sakat kalma, mutasyon başta olmak üzere ciddi zararlar verir…
Karadeniz bulunduğu coğrafya itibariyle kapalı bir havzadır. Yerleşim alanı ve tarımsal faaliyetler oldukça fazladır. Karadeniz’e dökülen akarsuların uzunlukları da küçümsenmeyecek derecede uzun olup, özellikle Tuna Nehri ve kolları Doğu Avrupa’yı kapsamaktadır… Karadeniz’in yüzey alanı 480 bin kilometrekare civarında olup, ortalama derinliği 1000 m’dir. Jeolojik oluşum döneminde Akdeniz’den gelen tuzlu suyun etkisiyle 150-200 m derinliklerden daha aşağı bölüm hidrojen sülfür ile kaplanmıştır. Dolayısıyla balıkçılık açısından faydalanabileceğimiz hacim son derece sınırlıdır ve bu bölümün de büyük bir kısmı kimyasal bölgedir.
Yıllar önce yazdığım yazıya değerli katkılarıyla destek veren ve günümüzde de benzer fikirleri paylaşan Prof. Dr. Kadir SEYHAN, Prof. Dr. Nadir BAŞPINAR, Prof. Dr. Semih ENGİN ve Doç. Dr. Coşkun ERÜZ hocalarımıza ve Haber53.com sahibi, doğa fotografçısı Ali Kemal ATİK’e sonsuz teşekkürler…

Gelecek haftadan itibaren küçük bir yazı dizisi paylaşacağım sizlerle… Bunlardan ilkinde Prof. Dr. Semih ENGİN’le yaptığım röportaja yer vereceğim. “Nesli tehdit altındaki türleri ihtiva eden kırmızı listede yer alan Mersin Morinası (Huso huso) ve köpek balığı da (Squalus acanthias) stokları da Karadeniz’de tükenmek üzeredir.” diyeceğim… Bölgemiz için önemli, geleceğimiz için arşiv niteliğini taşıyacak bu paylaşımlarımı umarım beğenirsiniz…

YORUMLAR