Bir zamanlar dinini, diyanetini bilen bir padişah vardı.
Padişahın oğlu, hem kendi nefsine, hem çevresindekilere zülme varan eziyetler eder.
Her ne kadar padişah oğluna devamlı; "Yapma oğlum, bu yaptıklarının cezasını er veya geç çekersin." uyarılarına hiç kulak asmazdı.
Babasına,"Cezasını çekersem ben çekerim. Nasıl olsa her koyun kendi bacağından asılır. Ben ne yaparsam kendime yaparım. Bana karışmayın."diye itiraz ederdi şehzade.
Padişah, bu uslanmaz oğluna ders vermek için bir plan yaptı.
Bir gün, oğlunun odasının kapısına bir koyun kestirip astırdı.
Koyun günlerce orada asılı kaldı. Zamanla et kokmaya, kurtlanmaya başladı. Pis kokular bütün saraya yayıldı.
Şehzade bu kokudan rahatsız oldu ve babasına giderek şikayet etti.
"Baba, bu nedir? Neden odamın kapısına bir koyun astınız? Hem beni, hem de çevremdekileri rahatsız ediyor! "
Padişah yavaşca oğluna dönerek şu sözleri söyledi; "Evladım, gördün mü? Her koyun kendi bacağından asılır ama bir çok mahalleye de zararı dokunur. Aynı bunun gibi, sen de nefsini temizlemediğin sürece, hem kendine, hem de çevrene sıkıntı ve üzüntü yaşatıyorsun."
Bu sözler şehzadenin yüreğine işledi. O günden sonra, nefsini terbiye etmeye, İslam'ı layıkıyla yaşamaya başladı.
YORUMLAR