Reklam

Kıbrıs ve Yunanistan'a ilişkin AB'nin taraflı ve haksız tutumunun ülkemiz açısından bir anlamı yoktur

Kıbrıs ve Yunanistan'a ilişkin AB'nin taraflı ve haksız tutumunun ülkemiz açısından bir anlamı yoktur

Kıbrıs ve Yunanistan'a ilişkin AB'nin taraflı ve haksız tutumunun ülkemiz açısından bir anlamı yoktur
10 Ekim 2020 - 12:54

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Avrupa Komisyonu 2020 Türkiye Raporu'nun Türkiye'deki gelişmelere ilişkin gerçek tabloyu yansıtmadığını, ülkenin gerçekleriyle ilgisi olmayan varsayımlara ve Türkiye aleyhine çevrelerden beslenen asılsız iddialara dayandığını bildirdi.

Yılmaz, yaptığı yazılı açıklamada, Avrupa Komisyonu'nun 2020 yılı Genişleme Strateji Belgesi ile Türkiye dahil tüm aday ve potansiyel aday ülkeler için hazırlanan Ülke Raporlarını açıkladığını belirtti.

Cevdet Yılmaz, "Rapor, Türkiye'deki gelişmelere ilişkin gerçek tabloyu yansıtmamakta ve ülkemizin gerçekleriyle ilgisi olmayan varsayımlara ve Türkiye aleyhine çevrelerden beslenen asılsız iddialara dayanmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin, Avrupa Birliği (AB) üyeliğine aday bir ülke olduğunu aktaran Yılmaz, müzakere sürecinin AB tarafından siyasi nedenlerle engellendiğini ve buna rağmen bu sürece sahip çıktığını kaydetti.

"Türkiye yerindedir, AB'den uzaklaşması söz konusu değildir." ifadesini kullanan Yılmaz, Komisyonun raporda bunu güçlü bir şekilde vurgulamasını, genişleme stratejisinde ve uygulamada aday ülkeler arasında "Batı Balkanlar" ve Türkiye şeklinde ayrım yapmamasını beklediklerini vurguladı.

AB'nin, gerek Kıbrıs sorununu haksız bir şekilde öne çıkararak, gerek üye ülkelerin siyasi engellemelerine göz yumarak, Türkiye'nin katılım sürecini müzakereler başladıktan çok kısa bir süre sonra zora soktuğunu anlatan Yılmaz, AB'nin 15 Temmuz darbe girişimi ve diğer güvenlik sorunlarını da yeterince dikkate almadığını belirtti.

Raporda 21 fasılda Türkiye'nin genel uyum düzeyinin iyi olduğunun belirtildiğini, son bir yılda ise 17 fasılda çeşitli seviyelerde ilerleme sağlandığının teyit edildiğini aktaran Yılmaz, raporda belirtilen uyum düzeyinin, Türkiye'nin katılım sürecinde karşılaştığı siyasi engellere rağmen, AB müktesebatına uyum çalışmalarını sürdürmek konusundaki iradesinin en açık ifadesi olduğunu vurguladı.

Yılmaz, "Kıbrıs ve Yunanistan'a ilişkin AB'nin taraflı ve haksız tutumunun ülkemiz açısından bir anlamı yoktur. AB'nin üye ülkelerinin üçüncü ülkelerle sınırlarını belirlemek gibi bir yetkisi de yoktur." değerlendirmesinde bulundu.

Özellikle siyasi kriterler ile Yargı ve Temel Haklar Faslına ilişkin bölümün, raporun belli çevrelerin iddialarını yansıtmaktan öteye geçemediğini gösterdiğini kaydeden Yılmaz, bu konularda samimiyet testinin, ilgili fasılların açılması ve teknik müzakereler yapılması olduğunu bildirdi.

Türkiye'nin karşı karşıya olduğu tüm tehditlere rağmen, özgürlük-güvenlik dengesini sağlamak için yoğun çaba sarf ettiğinin altını çizen Yılmaz, AB'nin Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı tehditlerin mevcudiyetini teslim ettiğini ancak  bu tehditlerin boyutlarını ve alınan tedbirlerin ne denli elzem olduğunu anlamaktan uzak olduğunu belirtti. Yılmaz, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

"Türkiye'nin demokratik düzenini, hukuk devletini, vatandaşlarının temel hak ve hürriyetleri ile toplumsal barışını korumak için verdiği mücadeleyi eleştirmek yerine, Avrupalı dostlarımızın Türkiye'yi desteklemelerini bekliyoruz. Bu alanlarda Türkiye, AB üyelik sürecinden de bağımsız olarak ilerleme konusunda kararlıdır. Bütün bu saydığım hususlar, ülkemizin OHAL kaldırıldıktan hemen sonra, ne kadar güçlü bir şekilde reform gündemine döndüğünün göstergesidir. Ancak ülkemizin bu güçlü iradesinin rapora yansımaması Avrupa Komisyonunun popülist dalgadan ne kadar etkilendiğini göstermektedir."

"Hak ve çıkarlarımızı koruyacağız"

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin yaptıklarını adeta görmezden gelerek raporda Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon arama faaliyetlerini eleştiren ifadelere yer verildiğini aktaran Yılmaz, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon kaynaklarına ilişkin faaliyetleri uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru haklarına dayanmaktadır. Türkiye kendi haklarını ve KKTC'nin haklarını savunmakta, başkalarının haklarına saygı duymakta, tüm bölge ülkelerini ortak çıkarları için müzakereye davet etmektedir. Defaatle vurguladığımız üzere, bölgede gerek en uzun kıyıya sahip ülke olarak kendi kıta sahanlığımızdaki hak ve çıkarlarımızı, gerek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Kıbrıs Adası etrafındaki asli haklarını koruyacağız. Ülkemiz, bu bağlamda gereken her türlü adımı atmaktan bugüne kadar çekinmemiştir, bundan sonra da çekinmeyecektir."

AB'ye katılım sürecinin, Türkiye'nin reform sürecinin arkasındaki temel itici güçlerden biri olduğunu aktaran Yılmaz, şu görüşlerini paylaştı:

"Avrupa Parlamentosunun Türkiye'ye karşı bir duruş benimsemekten ziyade, halkımızı yakınlaştıracak vize serbestleşmesi, ekonomik entegrasyonumuzu artırmaya hizmet edecek Gümrük Birliği'nin güncellenmesi gibi hedeflerin desteklenmesinde yapıcı ve teşvik edici bir rol üstlenmesi beklenmektedir. Güçlü, müreffeh ve demokratik standartları yüksek bir Türkiye AB'nin yararınadır, aynı şekilde, müreffeh, güçlü, demokratik standartları yüksek bir AB, Türkiye'nin yararınadır. Türkiye ve AB, güvenlikten enerjiye, ekonomik refahtan göçmen meselesine kadar çok geniş bir alanda birlikte çözümler geliştirme potansiyeline sahiptir. Popülizm, yabancı düşmanlığı ve İslam düşmanlığı Türkiye-AB ilişkilerine olduğu kadar, AB'nin geleceğine de tehdit oluşturmaktadır."

YORUMLAR