Çaykur'un bir çok başarısında en önemlisi tabii ki, üst üste üç yıl boyunca zarar değil, kâr açıklaması önem arz etmektedir. 
Ve tesadüfi olmayan bu başarı, sadece rakamlarda değil; emekli çay üreticisinin yüzündeki tebessümde, geçim derdiyle ezilen fabrika işçisinin alnındaki terde, ve bir milletin “biz de yapabiliriz” umudunda saklı...
Siz değerli üretici ve okuyucularımıza, Son üç yıldır başarılı bilançosunu yıl yıl rakamlarla yazıyorum. 
2022: 60 milyon TL net kâr, 
2023: 69 milyon TL net kâr
2024: 73 milyon TL net kâr, 
Bir zamanlar satılmasın diye pankartlarla savunulan bu kurum, bugün kendi ayakları üzerinde dimdik, her geçen yıl daha da güçlenerek durmaya devam ediyor. 
Bu önemli başarıda; “bir çay bardağını bile israf etmeyin” diyerek kurum kültürünü değiştiren yöneticilerin,
her sabah ezanla birlikte uyanıp çay bahçesine koşan üreticilerin ve emeğin payı var. 
2025 sezonu öncesi yapılan değerlendirme toplantısında,
çalışanların emeği alkışlandı ve ilk kez fabrika müdürleri ödüllendirildi.
En çok öne çıkanlar: Çayeli, Of-Fındıklı, Ardeşen, Çamlıhemşin oldu. 
Verimlilik, bakım, tasarruf… ama en çok da vicdanlı bir üretim disiplini ile beklenen başarılar geldi.
Çaykur Genel Müdürü Yusuf Ziya Alim, haklı olarak, "Başarı bireysel değil ekip işidir. Hep birlikte çalıştık, birlikte kazandık. ” dedi. 
ÇAYKUR’un attığı adımlar sadece ekonomik değil, çevresel bir çok önemli farkındanlıkları barındırmaya, her yıl yeni yatırım ve atraksiyonlar yaparak çayın geleceğini güçlendirmeye devam ediyor. 
Organik çay, yerli gübre, ithal bağımlılığının azalması gibi... 
Bunlar sadece kalemle yazılan kararlar değil, toprağın kokusunu bilen insanların alın teriyle hayat bulan adımlardır. 
Doğu Karadeniz’in sisli sabahlarında uyanan çiftçiler, artık daha az kimyasal, daha çok umut ekiyor topraklarına. 
Yeni nesle ulaşmak için aromalı çaylar, yeni içecekler üretildi ve üretilmeye devam ediliyor. Ülke genelinde ve ihracatta kuru çay çeşitlerinde satış rekorları kırıldı. 
Dijital satış platformları büyüdü ve büyümeye devam ediyor.. Avrupa ve Orta Doğu'ya ihracat başladı.
Bir zamanlar sadece kahvaltı sofralarında anılan Rize çayı, şimdi dünyanın dört bir yanına açılıyor ve de büyük bir damak tadı zevkiyle içiliyor. 
Belki bir gün Paris’te bir kafede,
ya da Dubai'de bir otelde içilen o bardakta, bir Rizeli annenin duası, bir genç işçinin emeği olacak… Bu sadece bir kurumun kâr etmesi değil. Bu, kamuya olan güvenin yeniden doğuşudur. 
Çoğu şirketler ile kurum ve kuruluşlar, şimdi ÇAYKUR’un bu başarısını örnek alarak izinden gitmek istiyor.
Çünkü bu başarı, bir masa başı stratejisinden değil, toprağın içinden çıkan bir hikâyeden doğdu ve gelişti. 
ÇAYKUR’un başarı hanesine yazılan her rakamın arkasında bir emek, gayet ve bir o kadarda fedakârca yapılan hayat var.
Bir umut, bir çaba, bir direniş…
“Artık zarar değil, bereket. Umut değil, hedef. Yerel değil, evrensel bir marka olmak…”
Belki de en çok ihtiyacımız olan şeyde budur: Kendi içimizden çıkan değerlere inanmak ve güvenmek.
Ve çay gibi: Acı ama güçlü…Sade ama derin…Küçük gibi görünse de milyonları ayakta tutan bir lezzet damlası. Birkaç çıkarcı için yazık etmeyelim verilen emeklere, yapılan hizmetlere.