Reklam

“BİZ, ASLA SİYASİ İKBAL PEŞİNDE DEĞİLİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, Terörsüz Türkiye sürecine ilişkin, “Şunu milletim bilsin ki biz asla siyasi ikbal peşinde değiliz. Biz, milletin ve memleketin istikbalini garantiye almanın peşindeyiz. Terörsüz Türkiye sürecimizle; evlatlarımıza üzerinde mutlu, müreffeh ve huzurla yaşayacakları bir ülke bırakmanın peşindeyiz” dedi.

“BİZ, ASLA SİYASİ İKBAL PEŞİNDE DEĞİLİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, Terörsüz Türkiye sürecine ilişkin, “Şunu milletim bilsin ki biz asla siyasi ikbal peşinde değiliz. Biz, milletin ve memleketin istikbalini garantiye almanın peşindeyiz. Terörsüz Türkiye sürecimizle; evlatlarımıza üzerinde mutlu, müreffeh ve huzurla yaşayacakları bir ülke bırakmanın peşindeyiz” dedi.

“BİZ, ASLA SİYASİ İKBAL PEŞİNDE DEĞİLİZ”
17 Temmuz 2025 - 18:14

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Aziz milletim, değerli basın mensupları; sizleri en kalbi duygularımla, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. Burada bulunan misafirlerimizle birlikte ekranları başında bizleri takip eden vatandaşlarımıza da selam ve saygılarımı gönderiyorum.

“HAK BİLDİĞİMİZ YOLDA SON NEFESİMİZE KADAR YÜRÜMEYE TALİBİZ”

İlimi, fikir ve gönül dünyamızın öncülerinden Yusuf Has Hacip bundan bin sene önce Kutadgu Bilig’de şu tespiti yapmıştır: ‘İyi, yokuş tırmanmak gibidir, güçtür. Kötü, iniş gibidir, kolayca elde edilir.’ Aradan geçen yaklaşık 10 asra rağmen bu tespitler bugün söylenmiş gibi geçerliliğini korumaktadır. İyi olanın, doğru olanın, hayırlı, faydalı olanın peşinden gitmek kolay değil, tıpkı yokuş çıkmak misali zordur, çetindir, sabır, irade ve emek ister. İyilik, millete hizmet etmektir, iyilik Türkiye’nin şanını yüceltmektir. İyilik, mazlum ve mağdurlara yardım eli uzatmaktır. Biz iyiye talibiz, biz zora talibiz. Biz, hak bildiğimiz yolda son nefesimize kadar yürümeye talibiz.

Bir başka gönül sultanımız Yunus Emre’nin dediği gibi, ‘yol odur ki doğru vara, göz odur ki hakkı göre, er odur alçakta dura, yüceden bakan göz değil.’ Evet, kimseye yüceden bakmadan, kibirlenmeden, tekebbüre kapılmadan, gecemizi gündüzümüze katarak aziz milletimizin hizmetindeyiz. Eksiklerimiz, yapmayı çok istediğimiz hâlde irademiz dışında ortaya çıkan sebepler dolayısıyla yapamadıklarımız elbette oluyor, ama gayretimizi ve samimiyetimizi 86 milyonun tamamı çok iyi biliyor.

Şu gerçeği bugün bir kez daha ifade etmek isterim: Milletimizin sorunlarına ve sıkıntılarına çözüm üretme irademiz ilk günkü gibi diridir, canlıdır, güçlüdür. Türkiye’nin itibarını artırmak, Türkiye’yi kardeşlikle büyütmek, Türkiye yüzyılını menziline suhuletle ulaştırmak, bölücü terör gibi ülkemizi yarım asırlık prangalarından kurtarmak için çok boyutlu bir çaba içerisindeyiz. Bunun için riske girilmesi gerekiyorsa giriyoruz, mücadele edilmesi gerekiyorsa ediyoruz, kuvvet kullanılması gerekiyorsa kullanıyoruz, konuşulması, görüşülmesi gerekiyorsa bunu da çekinmeden yapıyoruz.

“BİZ, ASLA SİYASİ İKBAL PEŞİNDE DEĞİLİZ”

Şunu milletim bilsin ki, biz asla siyasi ikbal peşinde değiliz. Biz, milletin ve memleketin istikbalini garantiye almanın peşindeyiz. Terörsüz Türkiye sürecimizle evlatlarımıza üzerinde mutlu, müreffeh ve huzurla yaşayacakları bir ülke bırakmanın peşindeyiz. Derdimiz millet, sevdamız Türkiye’dir. Ne yapıyorsak 86 milyonun birliği, dirliği, huzuru için yapıyoruz. Ne yapıyorsak Türkiye’yi muzaffer ve muvaffak kılmak için yapıyoruz.

Değerli basın mensupları; son Kabine Toplantımızdan bu yana içeride ve dışarıda birçok programa, etkinliğe, toplantıya ve zirveye iştirak ettik. 1 Temmuz tarihinde partimizin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısının 172’ncisini düzenledik. Aynı gün Rusya Federasyonu Tataristan Cumhuriyeti Reisi Rüstem Minnihanov’u partimizin Genel Merkezinde misafir ettik. Ertesi gün AK Parti Kadın Kolları Liderlik Akademisi vesilesiyle hanım kardeşlerimizle bir araya geldik. Aynı gün Irak Temsilciler Meclisi Başkanı Mahmud Meşhedani ve heyetiyle çok verimli bir görüşmemiz oldu.

4 Temmuz’da Ekonomik İş Birliği Teşkilatı’nın 17. Zirvesine katılmak üzere Azerbaycan Hankendi’ndeydik. 30 yıllık işgalin ardından özgürlüğüne kavuşan Karabağ, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev kardeşimin liderliğinde yaralarını süratle sarıyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar’ın da zirveye iştiraki ayrıca anlamlıydı.  Buradan bir kez daha sıcak ev sahipliği için İlham kardeşime teşekkür ediyorum.

8 Temmuz Salı günü büyükelçilerin güven mektubu takdim töreni vardı. Ertesi gün ise partimizin son grup toplantısını gerçekleştirerek gündeme dair değerlendirmelerimizi paylaştık. Hafta sonu 32. İstişare ve Değerlendirme Toplantımızı yapmak üzere Kızılcahamam’daydık. Partimizin en geniş manada kurmay kadrosuyla 2 gün boyunca önemli istişarelerimiz oldu. Açılış ve kapanış hitabımızda başta terörsüz Türkiye sürecimiz olmak üzere ülkemizin en kritik meselelerini enine boyuna değerlendirdik.

“SANKİ SUÇMUŞ, KABAHATMİŞ GİBİ BİZİ ÜMMETÇİLİKLE İTHAM ETTİLER”

 Konuşmamızda ayrıca yeni dönemin tarihî, siyasi, fikri çerçevesini çizdik, tabi bundan yine birileri rahatsız oldu. Bilhassa Türk-Kürt-Arap ittifakına yönelik mesajlarımız dışarıda kandan ve çatışmalardan beslenenleri, içeride ise tek parti faşizminin günümüz temsilcilerini ciddi manada tedirgin etti. Çıktılar, sanki suçmuş, kabahatmiş gibi bizi ümmetçilikle itham ettiler. Cumhuriyet tehdit altında diyerek korku yamaya çalıştılar. Son 5 gündür öyle saçma argümanlar, öyle absürt iddialar duyduk ki, bütün bu saçmalıkları anlatmaya cehalet ifadesi bile yetersiz kalıyor. Ne millet kavramından ne ümmet mefhumundan haberdarlar, ikisini birbirinin zıddı görecek kadar da bilgisizler. Türk milletinin birliğini, beraberliğin savunurken, Müslümanların evrensel kardeşliğini de savunmanın mümkün olduğunu, hatta bunun bizim için bir görev olduğunu anlamayacak kadar izansızlar, milletten ve milletin inanç dünyasından kopuk durumdalar.

“BÜTÜN SINAVLARDA GÜVENLİĞİN SAĞLANMASI BİZİM OLMAZSA OLMAZIMIZDIR”

Değerli kardeşlerim; bütün bu hazımsızlığın işaretlerini sadece Kızılcahamam konuşmamıza verilen histerik tepkilerde değil, LGS tartışmasında da gördük. Sınavda başarı gösteren öğrenci sayısı üzerinden günlerdir söylemedik yalan bırakmadılar. Burada da tartışma hemen imam hatip düşmanlığına evrildi. İmam hatipliyim ya, buralara kadar işi savurdular. Öyle ki, Bursa’daki bir imam hatip ortaokulunun astığı tebrik pankartı çarpıtarak pırıl pırıl evlatlarımız maalesef hedef gösterildi. Bakanlığımız gerekli bilgileri şeffaf bir şekilde paylaşmasına rağmen, 13-14 yaşındaki çocuklarımızın temiz, saf, masum duygularını istismar ettiler.

Bir defa şunu açık açık söylemek durumundayım: Bütün sınavlarda güvenliğin en üst düzeyde sağlanması bizim olmazsa olmazımızdır. Hiçbir evladımızın emeğinin, umutlarının heba edilmesine izin vermeyiz. Bu hususta her zaman dikkatli olduk, çok titiz davrandık, tavizsiz bir duruş sergiledik. Türkiye, sınav güvenliği konusunda parmakla gösterilen bir ülkedir. Her yıl milyonlarca evladımızın, gencimizin, insanımızın girdiği sınavları hamdolsun hiçbir sorunla karşılaşmadan yapıyoruz. Hâl böyleyken, ortaokul öğrencisinin duygularını manipüle ederek siyaset yapan zihniyet aciz, özellikle de kötücül, siyaseten müflis ve müfsit bir zihniyettir.

“KİMSENİN EVLATLARIMIZIN DUYGULARIYLA OYNAMAYA HAKKI YOKTUR”

Siyasetin limanı ahlaktır, vicdandır. Siyasetin de itibarı, ilkeleri, gözetmesi gereken hudutları vardır, bunlara riayet etmek muhalif, iktidar fark etmeksizin hepimizin görevidir. Kimsenin evlatlarımızın duygularıyla oynamaya hakkı yoktur. Kimsenin çocuklarının eğitimi için her türlü fedakarlığa katlanan anne babaların hissiyatıyla oynamaya hakkı yoktur ve olamaz. Duyumla, dedikoduyla, spekülasyonla siyaset yapılmaz. Böylesine hassas bir konuda ise hiç yapılmaz. Günlerdir evlatlarımızı kışkırtanlara yalnızca şunu diyorum: Bu ülkenin kalbi ve zihni tertemiz çocuklarını artık lütfen rahat bırakın. Madem ülkeye bir faydanız yok, en azından Türkiye’ye zarar vermeyin. Dezenformasyon yapmayın, siyaset kurumuna olan güveni zedelemeyin. Buradan aldığı puan ne olursa olsun LGS sınavına giren evlatlarımızın hepsinin gözlerinden öpüyorum, her birine Allah’tan başarılar diliyorum.

Sevgili evlatlarım; unutmayın biz size güveniyoruz, biz sizi seviyoruz. Sizler ebeveynlerinizle birlikte milletimizin de umudusunuz. Sizler aydınlık yarınlarımızın teminatı, istikbalimizin mimarlarısınız. Her biriniz inşallah ileride çok iyi yerlere gelecek, başarılarınızla hem bizim hem de ailelerinizin gurur kaynağı olacaksınız. Cenabı Allah sizleri korusun, yolunuzu ve bahtınızı açık etsin.

“SU UYUR, FETÖ UYUMAZ GERÇEĞİNDEN HAREKETLE ÖRGÜTLE MÜCADELEMİZ KARARLILIKLA SÜRÜYOR”

Değerli basın mensupları; salı günü tarihimize altın harflerle yazılan muhteşem bir kıyamın 9’uncu seneyi devriyesiydi. FETÖ’cü hainleri bozguna uğrattığımız 15 Temmuz millî irade destanını 86 milyon olarak yine gururla idrak ettik. 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü’nde o gece toprağa düşen 253 kahramanı bir kez daha rahmetle andık. Gazilikle müşerref olan 2740 kardeşimize şükranlarımızı arz ettik. Rabbim hepsinden razı olsun. 15 Temmuz şehitleriyle birlikte vatanımıza, bayrağımıza ve istikbalimize sahip çıkarken şehit olan tüm kahramanlarımıza rahmet diliyorum. İnsan bir kere ölür, ama adam gibi ölür diyen ölecekse ülkemiz ve milletimiz için adam gibi ölelim diyerek darbecilere meydan okuyan yiğitleri daima şükranla anacağız. 15 Temmuz’a oyun diyenleri, tiyatro diyenleri, danışıklı dövüş diyerek çamur atanları da hiçbir zaman affetmeyecek, daima esefle hatırlayacağız.

Su uyur, FETÖ uyumaz gerçeğinden hareketle örgütle mücadelemiz kararlılıkla sürüyor. Bugüne kadar yüzde 30’u İçişleri, yüzde 24’ü Millî Savunma ve yüzde 18’i Millî Eğitim olmak üzere toplam 155 bin kişinin kamuyla ilişiği kesildi. Bunlardan 28 bini görevlerine tekrar iade edildi. 289 fiili darbe davasının tamamında karar verildi. Bu davalarda 1634 kişi ağırlaştırılmış müebbet, 1366 kişi müebbet, 1891 kişi ise süreli hapis cezası aldı. Hâlihazırda ceza infaz kurumlarında 11 bin civarında örgüt mensubu var. Örgütün finans, ticaret, eleman devşirme, bürokrasi ve özellikle mahrem yapılanmasına yönelik operasyonlarımız devam ediyor.

Şimdi bakınız değerli kardeşlerim; FETÖ kuruluşundan itibaren yabancı güçlerin himayesinde büyümüştür. Darbeler ve anti demokratik müdahaleler ise FETÖ’nün önünü açmıştır. Özellikle 1980 darbesiyle, 28 Şubat müdahalesi FETÖ’yü palazlandırmış, örgüt bu iki darbeden sonra asimetrik olarak devlete sızmayı başarmıştır. Vesayet odakları irtica fobisiyle organik yapılara adeta kan kustururken, FETÖ’yü desteklemiş, korumuş, serpilmesine göz yummuşlardır. Gerek 17-25 darbe girişiminin aktörlerine, gerekse 15 Temmuz ihanetinin elebaşlarına baktığımızda bunu rahatça görebiliyoruz. Bunun doğal mecrasında gerçekleşmediği gayet açıktır.

İmam hatiplerin kapatılması, üniversitelerde başörtüsü yasağı ve kat sayı zulmü gibi uygulamaların gerisinde de FETÖ vardır, FETÖ’ya alan açma niyeti vardır. Asırlardır iman kalemizin muhafızlığını yapan geleneksel dini kurumların alanı daraltılırken, örgütün manevra alanı olabildiğince genişletilmiştir. FETÖ’nün MİT krizinde 17-25 Aralık’ta, 15 Temmuz’da yapmaya çalıştığı darbeler bugün yaşananların ışığında daha bir anlam kazanmakta, bu hainlerin asıl gayelerinin ne olduğu daha belirgin hâle gelmektedir. Bu gerçek tam anlaşılmadan FETÖ’nün içimize sokulmuş ajanlarla dolu bir Truva atı anlaşılamaz. 15 Temmuz destanı sadece millî iradeyi ve demokrasimizi ipten almamış, aynı zamanda bu Truva atının da kolunu, bacağını kırmıştır. Küresel emperyalizm 15 Temmuz’da Türkiye içindeki en sadık müttefikini kaybetmiştir. Mücadele henüz bitmiş değildir, örgütün kökünü kurutuncaya kadar azimle, sabırla, titizlikle, suçlu masum ayrımını çok iyi yaparak inşallah mücadelemizi sürdüreceğiz.

“EĞER İSRAİL BİR AN EVVEL DURDURULMAZSA DÜNYAYI ATEŞE ATMAKTAN ÇEKİNMEYECEKTİR”

Değerli kardeşlerim; bu arada İsrail bölgemizi kana, kaosa, kargaşaya boğmak için elinden geleni yapıyor. 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de 58 bin Filistinli kardeşimiz şehit oldu. Yaralı kardeşlerimizin sayısı 138 bini aştı. İsrail Filistin’le birlikte Lübnan’a, Yemen’e, İran’a da saldırdı, oralarda da masumları katletti, sivil yerleşim yerlerini bombaladı. Bütün bunlar yetmezmiş gibi İsrail Dürzileri bahane ederek haydutluk sahasını son iki gündür komşumuz Suriye’ye taşıdı. Şunu bir kez daha açık ve net söylemek isterim: İsrail hukuk tanımaz, kural tanımaz, ilkesiz, şımarık, şımartılmış ve gözü dönmüş bir terör devletidir. Gelinen aşamada bölgemizin en büyük sorunu İsrail’in saldırganlığıdır. Bütün bölgeye yaşatılan bu acı, bu vahşet, bu soykırım, bu saldırganlık hiçbir zaman unutulmayacak, vicdanlarda derin izler kalacak. Eğer canavar bir an evvel durdurulmazsa önce bölgemizi, sonra dünyayı ateşe atmaktan çekinmeyecektir. Biz bunu görüyoruz, iki yıldır en yüksek perdeden bu gerçeği cesaretle dillendiriyoruz. Bununla kalmıyor, her türlü senaryoya karşı gerekli önlemleri alıyoruz.

Şunu bir kere daha altını çizerek ifade etmek istiyorum: Komşumuz Suriye’nin toprak bütünlüğünün, millî birliğinin, üniter yapısının ve çok kültürlü kimliğinin korunması bizim temel politikamızdır.

“TIPKI SINIRLARIMIZ İÇİNDEKİ KÜRT VATANDAŞLARIMIZ GİBİ, SURİYE’DEKİ KÜRTLER DE BİZİM ÖZBEÖZ KARDEŞİMİZDİR”

Suriye’nin parçalanmasına dün rıza göstermedik, bugün de yarın da kesinlikle rıza göstermeyiz. Suriye’nin toprak bütünlüğü özellikle ramına, güneyiyle kuzeyi arasında koridor açma hayali kuranlar emellerine Allah’ın izniyle ulaşamayacaklardır. Suriyeli kardeşlerimizle birlikte biz buna izin vermeyeceğiz. İsrail’in ipiyle kuyuya inenler, çok büyük bir hesap hatası yaptıklarını er ya da geç anlayacaklardır.

Şunun da bilinmesini isterim: Tıpkı sınırlarımız içindeki Kürt vatandaşlarımız gibi, Suriye’deki Kürtler de bizim özbeöz kardeşimizdir, canımızdan bir parçadır, evelallah onların da Siyonizmin sofrasında meze olmalarına müsaade etmeyeceğiz. Arap, Türkmen, Kürt, Hristiyan, Sünni, Nusayri, Dürzi demeden tüm kesimleriyle Suriye halkının sulh içinde yaşaması bizim en büyük arzumuzdur. Suriye’nin esenliğine giden yol da bundan geçmektedir. İstikrarlı bir Suriye, çevresindeki tüm ülkeler için de istikrar üretecektir. Tersi bir durumda Allah korusun bunun yükünü herkes taşıyacaktır. Buradan Suriye hükûmetine ve halkına en içten dayanışma mesajlarımızı iletiyorum.

Aziz kardeşim Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın basiretli, dirayetli, kuşatıcı ve güçlü liderliğiyle bütün bu sıkıntıların üstesinden geleceğine yürekten inanıyorum. Bugün Sayın Şara ile bir telefon görüşmemiz oldu. Sahadaki durumu ve özellikle akan kanın durması için neler yapılabileceğimizi ele aldık. İlgili bakanlıklarımız ve güvenlik birimlerimiz Suriyeli muhataplarıyla temas hâlindeler. Süveyda başta olmak üzere Suriye’deki tüm gelişmeleri anbean takip ediyoruz ve edeceğiz.

“BÖLGEMİZDE HUZUR VE İSTİKRAR İSTİYORUZ, BUNUN İÇİN NE YAPILMASI GEREKİYORSA YAPTIK”

Dün ülkemizin de katkılarıyla sağlanan ateşkesin İsrail’in kışkırttığı silahlı militanların katliamlarıyla sabote edilmek istendiğini görüyoruz. İsrail ne Gazze’de ne Suriye’de barış, huzur, istikrar istemediğini bir kez daha gösteriyor. İsrail’in saldırıları ile ayrılıkçı milislerin katliamlarında alçakça şehit edilen Suriyeli kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Türkiye olarak geçmişte olduğu gibi gelecekte de Suriye’nin yanında olmaya, Suriyeli kardeşlerimizi desteklemeye devam edeceğiz. Zulüm ve katliamla kendilerine güvenli bir gelecek arayanlar şunu hiçbir zaman unutmasın: Onlar yolcu, biz hancıyız. Biz bu topraklarda ev sahibiyiz. Bin yıldır bu coğrafyada yaşıyoruz. Her karış toprağında ayak izimiz var, şehitlerimizin mübarek kanı var. Bin yıl boyunca buralara nice zalimler geldi, kendilerini dokunulmaz zannediyorlardı. Şimdi onların yerlerinde sadece yeller esiyor. Harim-i ismetimize kim göz diktiyse, hepsinin hevesi kursaklarında kaldı. Bugünün zalimleri, zulümlerinde küstahlaşmak yerine dünün zalimlerinin akıbetlerine baksınlar ve ibret alsınlar. Tekrar ediyorum, onurlu dış politikamızla, barış çabalarımızla, diplomatik temaslarımızla biz sulhu sükûnun safındayız. Kimseye husumet beslemiyoruz. Kimseye kem gözle bakmıyoruz. Düşmanca yaklaşmıyoruz. Kimsenin hakkına, hukukuna, egemenliğine el uzatmıyoruz. Biz sadece barış istiyoruz. Bölgemizde huzur ve istikrar istiyoruz. Bunun için ne yapılması gerekiyorsa yaptık, yapmayı da sürdüreceğiz. Dış politikada menfaatlerimizi gözettiğimiz kadar insanlığı, vicdanı, hakkı, komşuluk ve kardeşlik hukukunu da gözetmeye devam edeceğiz.

Değerli basın mensupları; biliyorsunuz dün Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayed El Nahyan’ı ülkemizde misafir ettik. Kendisiyle önce ikili, ardından heyetlerimizin katılımıyla oldukça kapsamlı görüşmeler gerçekleştirdik. Yüksek Düzeyli Stratejik Konseyin ilk toplantısına başkanlık ettik. Bu önemli ziyareti imzaladığımız 7 anlaşmayla taçlandırmış olduk. Birleşik Arap Emirlikleri ile ticaretimizin bu sene 20 milyar dolara, inşallah orta vadede 40 milyar dolara yükseltmeyi planlıyoruz. Önümüzdeki dönemde Körfezdeki kardeşlerimizle ilişkilerimizi daha da güçlendireceğiz.

“DOĞUM VEYA EVLAT EDİNME SONRASI YARI ZAMANLI ÇALIŞMA HAKKINI HAYATA GEÇİRİYORUZ”

Aziz milletim; bugünkü Kabine toplantımızda terörsüz Türkiye sürecimizde gelinen en son aşama ile bölgemizdeki güncel gelişmeleri de değerlendirdik. Aile Yılı kapsamında bu sene aile kurumunu destekleyici adımlar atıyoruz. Kadın ve erkek memurlara tanınan doğum veya evlat edinme sonrası yarı zamanlı çalışma hakkını hayata geçiriyoruz. Bu akşam yayımlanacak yönetmelikle memurlar, doğumdan itibaren ilköğretim çağına başlayana kadar yarı zamanlı çalışabilecek. Haftalık 20 saatlik çalışma esasına dayalı bu düzenleme, ebeveynlerin çocuklarının gelişimine daha fazla zaman ayırmalarına ve aile içi bağların güçlendirilmesine doğrudan katkı sağlayacak. Hayırlı, uğurlu olsun diyorum.

Ekonomide üretimi, ihracatı, istihdamı ve katma değer sağlayan teknoloji odaklı projeleri desteklemeye devam ediyoruz. Ülkemizin stratejik öncelikleri ve küresel ölçekte yaşanan gelişmeler doğrultusunda yeni teşvik sistemimizi mayıs ayı sonunda ilan etmiştik. Yerel Kalkınma Hamlesi Teşvik Programı ile atıl kaynakları üretime kazandırmayı ve bölgesel rekabetçiliği arttırmayı hedefliyoruz. Pek çok kriteri dikkate alarak her bir ilimiz için 4 adet olmak üzere toplam 324 yatırım konusu belirledik. Bu spesifik yatırımlara özgü ve nitelikli destekler sunma kararı aldık. Sanayi Bakanlığımız, teşvik programının ilk çağrısını bugün yapacak.

“ENERJİ KONUSUNDA SON YILLARDA BÜYÜK BİR ATILIM İÇİNDEYİZ”

Belirlenen yatırımların her birine 240 milyon liraya kadar finansman desteği sağlayacağız. Bu müjdemizin de iş dünyamıza hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.

Enerji konusunda son yıllarda büyük bir atılım içindeyiz. 2020 yılında Karadeniz’de tarihimizin en büyük doğal gaz keşfini yaptık. Sakarya gaz sahasında 12 kuyuda günlük 9,5 milyon metreküp üretimle birinci fazı tamamladık. Hâlihazırda 4 milyon hanede yerli gazımız kullanılıyor. Yurt içi ve yurt dışında günlük petrol üretimimiz ise 170 bin varile ulaştı. Filomuz güçlendirmek için yatırımlarımız sürüyor. Şu an 4 olan derin deniz sondaj gemimizin sayısını 6’ya çıkartıyoruz. Yeni gemilerimizin de katılımıyla inşallah derin deniz filosu olarak dünyada 4. sıraya yükselmiş olacağız. Enerjide tam bağımsız Türkiye hedefine ulaşıncaya kadar çalışmaya, yatırımlarımıza yenilerini eklemeye inşallah devam edeceğiz.

Son olarak adalet hizmetlerinin daha hızlı, daha etkin ve daha ulaşılabilir hale gelmesi amacıyla ilave bir adım atıyoruz. Zabıt kâtibi destek personeli, infaz koruma memuru ve diğer unvanlarda peyderpey toplamda 20 bin yeni personel alımı yapıyoruz. Adalet ailesine katılacak her bir kardeşime şimdiden başarılar diliyorum. Rabbim yar ve yardımcımız olsun.

Bu duygularla kabine toplantımızın ülkemiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Sizleri bir kez daha sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Kalın sağlıcakla.”

YORUMLAR

  • 0 Yorum