Hakaret, suç olmaktan çıkabilir mi?


Türkiye'de özellikle sosyal medya kullanımı ile çoğalan bir sorun var: Hakaret. Bu durum Türk hukukunda suç olarak düzenlenmiştir. Uzunca bir süredir bu eylemin suç olmaktan çıkarılması, hapis cezasına konu olmaması gerektiği tartışılıyor. Peki hakaret suç olmaktan çıkarılabilir mi?

Hukuki değişiklikler toplumsal gelişmeleri bekler. Bir kararın veya davanın benzeri birçok olay adliyelerde yer bulur ancak bunlardan biri toplumun dikkatini çeker ve bunun üzerine konuşulmaya başlanır. Bu konuşmalar süreci değiştirir. Tıpkı doğum gibi aylarca ve günlerce sancı çekilir ve fakat en sonunda gelen sancı ile doğum gerçekleşir. Türkiye'de dünyadaki gelişmeler ve özellikle sosyal medya kullanımı ile çoğalan bir sorun var: Hakaret. Bu durum Türk hukukunda suç olarak düzenlenmiştir. Uzunca bir süredir bu eylemin suç olmaktan çıkarılması, hapis cezasına konu olmaması gerektiği tartışılmakta... Son olarak Ekrem İmamoğlu kararı ile bu konu yine gündeme geldi. Özellikle Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanı Mehmet Uçum'un "Elbette genel olarak da hakareti belli istisnalarla ve bazı önemli kamu mercileri ve kamu görevlilerine yönelik olanlar hariç 'ceza hukuku konusu' olmaktan çıkarıp sadece "tazminat hukuku" alanına almak dahi tartışılabilir. Hakaret suçunun cezai sonuçları bakımından hak yoksunluklarının kapsamı da tartışılabilir..." şeklindeki ifadeleri ile daha önce de kısmen değindiğimiz bir konu tartışılmaya başlayacak: Hakaret suç olmaktan çıkarılabilir mi? Bugünkü yazımızda bu çerçevede bir değerlendirme yapmak ve düşündüğümüz çözümleri paylaşmak istiyoruz.
Hakaret suçu
Türk Ceza Kanununun 125. maddesinde düzenlenen bu suç, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte "somut bir fiil veya olgu isnat etmek" veya "sövmek" suretiyle bir kimsenin itibar ve haysiyetine zarar vermenin cezalandırıldığı bir suç tipidir. Hangi ifadelerin suç olacağı, kelime ve ifadelerin bizzat kendisi ile ilgili olduğu kadar; söyleniş zamanı, yeri ve ifade tarzına göre de değerlendirilmeye tabi tutulmaktadır. Burada aranan olgu "tahkir" etmektir. Burada karşı tarafın itibarına zarar verme ya da bu potansiyeli taşıma önemlidir. Tahkir suçları genel olarak TCK m.125'deki düzenlemeyi içerir. Ancak bu suçların özel düzenlenmiş halleri de vardır. Kişinin Hatırasına Hakaret (TCK m.130), Cumhurbaşkanına Hakaret (TCK m.299), Devletin Egemenlik Alametlerin Aşağılama (TCK m.300), Devletin Kurum ve Organlarını Aşağılama (TCK m.301), Yabancı Devlet Bayrağına Karşı Hakaret (TCK m.341) gibi.
Aleni ifadelerin suçu daha ağır
Bu suçun sesli, yazılı veya görüntünün iletilmesi suretiyle işlenmesi halinde de suç oluşabilir. İlla ki kişinin yüzüne karşı söz sarf edilmesi gerekmez. Bir sosyal medya paylaşımı, konferanstaki bir konuşma, mitingdeki bir ifade de suç kapsamına girer. Hatta suçun bu iletişim unsurları ile işlenmesi ve aleni olması halinde cezası artar. Bir kimse Whatsapp üzerinden doğrudan mesaj yoluyla hakaret etmek ile sosyal medya hesabından paylaşım yapmak suretiyle hakaret etmek aynı etkiyi doğurmayacağı için aleni ifadelere daha fazla ceza verilir.
Her ifade hakaret değildir. Sizi rahatsız edebilir, üzebilir hatta itibarınızı zedelediğini düşünebilirsiniz. Ama her söz hakaret olmaz. Yargıtay uygulamasından birkaç örnek vermek gerekirse; "beddua" mahiyeti taşıyan ifadeler kaba hitap ve nezaket dışı sözler, rahatsız edici hitaplar ve ağır eleştiri mahiyetindeki beyanlar suçu oluşturmaz. Örneğin, "Allah belanı versin", "bu yapılan terbiyesizlik", "siz kimsiniz lan", "ayarını biliyorum senin!", "sende bitmeyen bir cehalet var" gibi ifadeler ile bir hâkime dönük olarak sarfedilen "Dava dosyalarından haberiniz yok üstüne bir de bizi susturmaya çalışıyorsunuz, bu bir rezalettir" şeklindeki sözler eleştiri mahiyetinde kabul edilmiştir.
Mağdur kim?
Hakaret suçunda iki temel nirengi noktası vardır. Bunlardan ilki mağdurun kim olduğu, diğeri ise isnat edilen eylemin gerçek olup olmadığıdır. Bu suçta mağdur, hakarete maruz kalan kişidir. Mağdur genellikle bilinir veya bellidir. Hakaret suçunda en önemli sorun, hitabın yani sözün kime söylendiğinin net biçimde yazılmaması halindedir. Birçok siyasiye, yerel yöneticiye isim verilmeden yapılan hakaret içerikli söylemlerin ima yoluyla yapıldığı görülmektedir. Burada Türk Ceza Kanunun 126.maddesi devreye girecektir. Hakaret içeren sözler açık ve net şekilde belirtilmesine rağmen, kime söylediği net değilse bu maddeden yararlanılarak karar verilecektir. Maddeye göre "Hakaret suçunun işlenmesinde mağdurun ismi açıkça belirtilmemiş veya isnat üstü kapalı geçiştirilmiş olsa bile, eğer niteliğinde ve mağdurun şahsına yönelik bulunduğunda duraksanmayacak bir durum varsa hem ismi belirtilmiş ve hem de hakaret açıklanmış sayılır". Bunun için bir kimsenin kendisine yöneldiğini iddia ettiği hakaret suçlarında bağlamın doğru kurulması lazımdır. Özellikle sosyal medyada birkaç paylaşım öncesi sizden bahsedip sonrasında ortaya hakaretler savuran kimsenin bu suçu size karşı işlediğini ispat etmek için önceki paylaşımları, olayı ve paylaşım biçimini net biçimde ortaya koymanız şarttır.
Bir de kanun bir kimseye gerçekten işlediği, yaptığı bir eylem veya durumun isnat edilmesi halinde ceza verilmemesi gerektiğini belirtir. Sanık, isnat ettiği ve hakaret içeren ifadeyi ispat edebiliyorsa ona ceza verilmeyecektir. Misal bir kişiye "sen hırsızlık yaptın, herkes biliyor" dediniz. Hakkınızda dava açıldı. Siz bu kişinin hırsızlık yaptığına dair mahkeme kararını sundunuz. Bu halde size ceza verilmez. Kararın kesinleşmiş bir mahkeme kararı olması gerekir. Bu suçta mağdur birden fazla kimse olursa her biri için ayrı ayrı ceza verilecektir. Kişi kamu görevlisi ise cezası arttırılacaktır. Yine kurul halinde çalışan bir heyete yapılan hakaretlerde tek bir ceza verilecek ve ceza belirli oranda arttırılacaktır.
Dünyadaki durum
Alman Ceza Kanunun 185 ve devamı maddelerinde düzenlenen bu suç, ülkemizdeki kapsamdan daha geniş bir çerçeve çizecek biçimde kaleme alınmıştır. Bir kimse hakkında gerçek olmadığı bilinmesine rağmen gerçek olmayan bilginin yayılması da bu bölümde suç olarak düzenlenmiştir. Suçların cezaları para veya hapis cezası olarak tanımlanmıştır. Hollanda Ceza Kanununda benzer düzenlemeler vardır. Kanunun 261. ila 271. maddeleri arasında "Hakaret" konuları düzenlenmiştir. Bölüme genel olarak baktığımızda, bizdeki hakaret suçu düzenlemesine ek olarak "iftira" düzeyine varacak şekilde bir isnadın yapılması da ayrıca suç olarak düzenlemiştir. Suçlara verilecek ceza ağırlıklı olarak para cezası olarak düzenlemiştir. Ancak hapis cezasının da öngörüldüğü durumlar vardır. Kanada Ceza Kanununda (m.298) "nefrete, aşağılamaya veya alaya maruz bırakarak itibar zedelemesi halinde" ceza verilmesi düzenlemiştir. Öngörülen ceza hapis cezasıdır. Fransa'da ise basit anlamdaki hakaret suçunun para cezası ile cezalandırıldığın görmekteyiz. İsviçre ve Finlandiya'da durum aynı seyretmektedir. İngiltere Kamu Düzeni Yasasındaki "hakaret" suçunun kaldırılması tartışılmış ve gündemleşmiştir.
Federal düzeyde, Amerika Birleşik Devletleri'nde cezai hüküm içeren yani hakareti suç olarak düzenleyen bir kural yoktur. Bunun temeli ABD Anayasasının "ifade özgürlüğünü kısıtlayan yasa yapılamayacağı" yönündeki düzenlemesidir. Bununla beraber bazı eyaletlerde "iftira düzeyine varan" düzeydeki durumlar suçtur. Ancak ABD'de hakaret suç değil haksız fiildir.
İtibar tazminatı
Haksız fiil, hukuk yargılamalarının konusudur. Tanımı itibarıyla suça benzese de iki temel noktada ayrılır. Buna göre neyin suç olduğu önceden yazılıdır ve bilinir. Ama bir eylemin haksız fiil olup olmadığını olaya göre hukuk hakimi takdir eder. Öncesinde hangi durumun bunu kapsayacağı belli değildir. İkincisi de haksız fiilden doğan zarar, tazmin edilerek/ettirilerek sorun çözülür. Bu tazmin genellikle maddi ve manevi kayıpların mahkemece hesaplanması ile bulunur. Suçta ise ya hapis cezası ya da adli para cezası verilir. Para cezası devlete ödenir. Tazminat ise zarar gören kişiye verilir. İfadelerin suç sayılması her zaman tartışmalıdır. Özellikle aşağılama, onuru zedeleme, saygınlığa karşı ifadeler "düşünce ve ifade" özgürlüğüne ket vuruyor diye hukukçular tarafından eleştirilmekte, AİHM tarafından birçok ülke mahkum edilmektedir. Ülkemizde hakaret şikayete bağlı ancak (CMK m.253) uzlaştırmaya tabi bir suçtur. Uzlaşmaların birçoğu da zararın giderimine dayanan sonuçlar ile süreci çözmektedir. Hakareti suç saymayan ülkelerin toplumsal gelişimi bunu doğal karşılamış ve kanıksamıştır. Ancak bizim toplumumuzda bunu suç kapsamından çıkarma bu aşamada başka sorunlara gebe olabilir...
Halihazırda bir kimse hakarete maruz kalınca savcılığa şikayette bulunup ceza davası açılmasını istemekte, karar verilip kişi mahkum olunca aynı anda "tazminat" davası da açabilmektedir. Burada yapılacak düzenlemelere, yürütülen tartışmaya katkı olarak "itibar tazminatı" sisteminin fayda sağlayacağını düşünmekteyim. Bilineceği üzere bir kimsenin hakarete maruz kaldıktan sonra, ilk beklentisi sarf edenin ceza alması; ikinci beklentisi ise zararının karşılığı olarak bir tazminat alabilmektir. Bu bağlamda hakaret eden bir kişiyi hapse atmanın veya ona ceza vermenin ağır olabileceği de çağdaş dünya bağlamında ileri sürülebilir. O halde yapılması gereken hakaret suçunu işleyen kimseye iki kere maddi bir ceza vermek olabilir. Bunlardan ilki adli para cezasına dönmek ve bu suçlar için ilk hatta birkaç kez işlenmesi halinde hapis cezası verilebileceği yönünde bir düzenleme yapmaktır. İkinci olarak da mağdurun tatmin edilmesidir. Bu halde ceza davasında hakaret edene, şikayetçiye ödenmek üzere bir "itibar tazminatı" ödenmesine karar verilebilir. Bu halde tüm süreci ceza dosyasında çözmek ve hapis cezası tartışmalarını da ortadan kaldırmak mümkün olabilecektir. Bu konuda ihtisas mahkemeleri kurulması, hali hazırdaki SEGBİS sistemi sayesinden sadece bu konu ile ilgilenen bir hakimliğin il veya bölge bünyesinde karar vermesi de mümkündür. Hatta dosya üzerinden bile sürecin ikmal edileceği bir yöntem seçilebilir.
İstisnaları olmalı...
Bu durum tüm hakaret suçları için geçerli olamaz pek tabi. Devletin alametlerine dönük hakaretler ve diğer biçimdeki aşağılama içeren suçlar bu kapsama alınamaz ancak bunlarda da ilk eylem için "yüksek para cezaları" öngören bir sistem düşünülebilir. Bu özellikle AİHM'in konuya ilişkin "kaygılarının da" giderilmesi sonucunu doğurabilir. Cumhurbaşkanına hakaret suçları da dahil olmak üzere bu suçlar kapsamındaki en büyük sorun verilen ceza veya suçların varlığı değil; bu suçlar için "güvenlik tedbirlerine" çok hızlı gidilmesi ve adeta tutuklamanın kural haline gelmiş olmasıdır. İfade bağlamındaki suçlar gri alan oluşturdukları için buralarda daha titiz davranmak gerekir. Bu bağlamda son bir tespit ile konumuzu noktalayalım. Kamu görevlisine hakaret eyleminin bile para cezası ile cezalandırılması mümkündür. Bir başka sorun ise bu tip suçların "esnekliği" nedeniyle verilen cezaların doğurduğu tali hak kayıplarının mahiyetidir. Bu bağlamda, bu suçlar için TCK 53'ün uygulanmayacağını, bu suçlara dair verilen kararların kesinleştiği andan itibaren yasaklanmış hakların iadesinin sağlanmış olduğunun kabul edileceği ve bir hak mahrumiyetine mahal vermeyeceği şeklinde düzenleme yapılabilir. Hakaret ve bu bağlamdaki suçların, suç olmaktan çıkarılması çok erken bir adım olacaktır. Ama bunların birçoğunun cezasının para cezasına çevrilmesi ve birkaç tekrardan sonra hapis cezası verilebilmesi gündeme alınabilir. Daha kısa çözüm için ise önerimiz "Hakaret Suçlarının Soruşturulması ve Kovuşturulmasına Dair Kanun" çıkarılması cezalandırıcı tazminat türü olarak "itibar tazminatının" gündeme gelmesidir.