ABD'li düşünce kuruluşundan Türkiye analizi: Yükselme zamanı

ABD merkezli Geopolitical Futures adlı düşünce kuruluşu, Türkiye'nin jeopolitik konumu ve yükselen askeri gücünü ele aldığı "Türkiye'nin Yükselme Zamanı" başlıklı bir analiz yayımladı. Kuruluşun kurucusu George Friedman ve kıdemli analisti Kamran Bokhari tarafından kaleme alınan değerlendirmede, Türkiye'nin küresel güç dengelerinde ön plana çıktığına dikkat çekildi.

ANKARA - BHA

Analizde, Rusya’nın Ukrayna’da yaşadığı savaş yorgunluğu, ABD’nin küresel angajmanlarını sınırlama eğilimi, İran’daki zayıflayan yapı ve İsrail’in karşılaştığı çok yönlü krizlerin Türkiye’ye önemli jeopolitik fırsatlar sunduğu vurgulandı. Türkiye’nin bu boşlukları kendi stratejik hedefleri doğrultusunda değerlendirmeye başladığı ifade edildi.

Geopolitical Futures, Türkiye’nin özellikle Güney Kafkasya’da etkinliğini artırdığına işaret ederek, Azerbaycan’ın Karabağ zaferinde Ankara’nın oynadığı rolün, bölgesel dengeleri Türkiye lehine değiştirdiğini belirtti. Zengezur Koridoru’nun da Türkiye'nin Orta Asya’ya kara bağlantısı açısından önemli bir açılım olduğunun altı çizildi.

Analiz, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de etkisini batıya doğru genişlettiğini ve Suriye’de müttefik güçler aracılığıyla sahadaki kontrolünü güçlendirdiğini belirtti. Aynı zamanda Suudi Arabistan ve BAE ile ilişkilerin geliştiği, Mısır’ın KAAN savaş uçağı projesine dâhil olmasıyla savunma iş birliğinin derinleştiği ifade edildi.

Yazıda, Türkiye'nin Avrupa güvenliğinde daha aktif bir pozisyon aldığına dikkat çekildi. Polonya ile artan iş birliği ve Mart ayında Başbakan Donald Tusk’un Ankara ziyareti örnek olarak gösterildi. Balkan Barış Platformu girişimi de Ankara'nın diplomatik alanını genişlettiği bir başka gelişme olarak sunuldu.

Karadeniz’de deniz gücünü artıran Türkiye’nin, NATO ile eş güdüm içinde hareket ettiği ve aynı zamanda Ukrayna ile Rusya arasında arabuluculuk rolünü sürdürdüğü belirtildi.

Makalenin sonunda, Türkiye’nin sahip olduğu askeri ve ekonomik güç kadar, bu gücü kullanma iradesi ve yakaladığı fırsatlarla da öne çıktığına dikkat çekildi. Türkiye’nin artık tarihsel yükümlülükleri avantaja çevirebileceği bir sürece girdiği değerlendirmesi yapıldı. Ancak bu sürecin başarıya ulaşmasının, iç politik istikrar ve uzun vadeli stratejik kararlılıkla mümkün olacağı vurgulandı.