ORTA DOĞU HARİTASI ve 3.DÜNYA SAVAŞI 2017
Reklam
Dr. Mustafa Naci Yalçınkaya

Dr. Mustafa Naci Yalçınkaya

Köşe Yazısı

ORTA DOĞU HARİTASI ve 3.DÜNYA SAVAŞI 2017

08 Aralık 2017 - 14:06

“2 yıl önce 6 Aralık 2015 tarihinde aşağıdaki makaleyi yazmıştım.O günler 15 Temmuz ihanet kalkışmasını henüz yaşamadığımız günlerdi. Günümüzde ise Ortadoğu’daki savaş hali devam ederken ABD başkanı D.TRUMP’un KUDÜS için yaptığı açıklama yangına benzin dökmek oldu.Bu ateşin en az hasarla söndürülmesi İNSANLIK ADINA hepimizin görevidir.”

Coğrafyamız kaderimizdir ve öyle bir coğrafya da yaşıyoruz ki Dünyanın gözü 7/24 saat üzerimizde. Esen her rüzgarın, düşen her yaprağın, yağan her damlanın, doğan her bebeğin, ölen her insanın ve üretilen-tüketilen her şeyin izlendiği kayıt altına alındığı ve tüm bu hareketliliklerden gelecek için PLANLAMALARIN yapıldığı bir coğrafya. Planlamayı yapanlar, uygulayanlar ve uygulanan topraklar ve insanlar. Bu üç unsurun uyum ve/veya uyumsuzluğunu bölge ve dünya olarak yaşıyoruz.

İnsanlık tarihi ile eşdeğer bir geçmişe sahip olan Anadolu toprakları medeniyetlere yuva olmuş. Kıtaları birleştirmiş, denizleri kavuşturmuş. Şimdi de ENERJİ hatları ile hayatın kolay yaşanılır olmasını sağlıyor. Yine binlerce yıllık Uzakdoğu zenginliklerinin batı dünyasına İPEK YOLU ile köprü olmuş. Bu gün ise üretimde dev hamleler yapan Çin’in ürünlerini batıya ulaştıracak yol da ANADOLUMUZDAN geçiyor.3.üncü köprümüz hizmete açıldığında Uzakdoğu’dan vagonlara yüklenen ürünler Avrupa nın büyük A.V.M. lerinin raflarına direk ulaşacak.3.üncü hava alanı ise Dünya Havacılığının Avrupa merkezli uçuşlarının rotasını İstanbul’a çevirmiş olacak. Kanal İstanbul ile de soğuk sulardan sıcak sulara ulaşmak isteyen her şeyin YÖNETİMİ, devletimizin kontrolünde olacak.

Ortadoğu’daki zengin petrol yataklarının kontrolünü ele geçirmek isteyen BATI DÜNYASI bu amaç için Dünyayı ama özellikle Ortadoğu’yu (Osmanlı Topraklarını) ateşe verip yangın yerine çevirerek 1.Dünya Savaşı ile istediğini almış. Aradan geçen 100 yıl cetvel ile çizilen sınırların, para ile satılan saltanatların fonksiyonelliğini bitirdi. İnsanlar evrensel değerleri görmeye, öğrenmeye ve yaşamaya başladı. Bu durum Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesini gerektirince MASANIN yeniden kurulması gerekti.

Şu günlerde 21.yüzyılın “GÜÇLÜLERİ” masaya kimlerin hangi güçle oturacağının belirlendiği günler. Bu oyunun da SAHNESİ her zaman olduğu gibi ORTADOĞU ve özelinde de SURİYE seçilmiş. Suriye’deki iç savaşta sahne almayan herhangi bir dünya devleti var mı?. Başta ABD olmak üzere, İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya, Çin, İran, İsrail,…Ve her ülke MAŞALARI ile Ortadoğu’daki savaşta varlar. Zaman zaman maşaları tutan eller değişiyor, zaman zamanda maşa ile tutulanlar değişiyor. Ama savaş devam ediyor. Siviller ölüyor, tarih yok ediliyor, tabiat değiştiriliyor.

İşte tam bu noktada TÜRKİYE Ortadoğu’nun haritasının çizileceği MASA da olmayı doğal hakkı olarak görüyor. Aynı zamanda da buna layık olduğunu söylüyor. Klişe bir söz ama “HAK ALINIR VERİLMEZ” sözü burada da geçerli. Ülkemiz bu hakkı alabilmek için ekonomik, sosyal, kültürel, askeri olarak gücünü kabul ettirmek zorunda. Bunun yolu da “MUASSIR MEDENİYETLERİN” gerektirdiği reformları yapmasıdır. Ekonomik olarak ORTA GELİR GURUBU TUZAĞINDAN kurtulup ÜST GELİR GURUBU düzeyine çıkabilmemiz için de bu REFORMLAR gerekli. Reformlar ancak huzur-barış ortamında yapılabilir.

Ortadoğu-Suriye iç savaşı, PKK Terörü, PYD ,DEAŞ gibi huzurumuzu bozan, sivillerin ölümüne sebep olan olaylara bir de bu açıdan bakalım. Siyasi görüşlerimiz, dini inançlarımız, etnik yapılarımız ve coğrafi bölgelerimiz farklı olabilir. Zaten farklı da .Bu ülkenin huzur, refah ve mutluluk içinde olmasını isteyen herkes ile ortak paydalarda buluşuruz. Buluşup REFORMLARI da başaracağız. Ancak hangi vasıflara sahip olursa olsun “MİLLİ” olamayıp İHANET İÇİNDE olanlar ile ortak paydamız olamaz.

Bölgemizde ve Suriye özelinde yaşanan savaş, 3.Dünya savaşının mini provasıdır. Savaş sonrası kurulacak MASA’da Türkiye olarak muhakkak bulunmalıyız. Masadaki sorumluluğumuz sadece milletimizin hak ve menfaatlerini korumakla sınırlı olmayıp Dünyada ezilen-sömürülen TÜM MAZLUM İNSANLARIN (DEVLETLERİN DEĞİL) hak ve menfaatlerini korumak ta dahildir. Bunu da başaracağız…

 

YORUMLAR