ERDOĞAN-DAVUTOĞLU İKİLİSİ
Reklam
Dr. Mustafa Naci Yalçınkaya

Dr. Mustafa Naci Yalçınkaya

Köşe Yazısı

ERDOĞAN-DAVUTOĞLU İKİLİSİ

11 Mayıs 2016 - 10:37

Bir önceki makalemde SİSTEM üzerinden DAVUTOĞLU’nun ayrılma olayını yorumlamaya çalışmıştım.Bu makalede ise kişiler üzerinden yorumlamak istiyorum.Siyasi hayatımıza çok yönlü etkisi olacak olan bu olayı kısa bir makaleye sığdırmak mümkün değil.Bir kaç başlık belirleyip  yorumlamak istiyorum.

*Milli iradeye darbe mi yapıldı?

Tanzimat'ın ilanından bu yana şekli şemali çok değişik olsa da ülkemizde seçimler yapılmaktadır.Yapılan seçimlerle milli iradenin  ne kadarının temsil hakkı kazandığı  ve da daha önemlisi milli iradenin YÖNETİMDE ne kadar etkin olduğu tartışmaya açık.”Hükümet oldu amma iktidar olamadı” deyişi geçerliliğini hala koruyor. 2002 den günümüze kadar yapılan seçimlerde AK PARTİ hep birinci parti oldu. Sn.Davutoğlu genel başkan olarak son 2 yıl içinde yapılan seçimlerde vardı.Milli iradenin iktidardaki varlığı ve gücü aynen devam ediyor.Menderes,Demirel,Ecevit,Özal,Erbakan  gibi liderlerin partilerinde bir çok siyasetçi genel başkanlık yaptı.Genel başkanların değişimi  CHP,DP,AP,DYP,ANAP gibi partilerin liderlerini değiştirmedi.Partilerin fikirleri idealleri genel başkan değişimi ile değişmiyor.Sonuç olarak milli iradeye darbe-marbe yapılmış değil.Bunu iddia edenlere de bakmak gerek. Milli iradeye darbe olduğunu iddia edenler düne kadar AK PARTİ iktidarının milli iradeyi yansıtmadığını söylemiyorlar mıydı? 

*Sn.Ahmet Davutoğlu doğru mu yaptı?

Hemen başından ifade edeyim ki çok doğru yaptı.Sistemden kaynaklanan yönetim krizinde kişisel ihtirasların peşinden gitmedi.Hiç bir faninin kolay kolay terk edemeyeceği makamı elinin tersi ile itmesini bildi.Emaneti devir alırken söylediği gibi emanetçi bir başbakan olmadı.Ama daha önemlisi Sn.Davutoğlu siyaset bilimi uzmanı bir akademisyen.Ülke ve dünya gerçeklerini iyi analiz edip gelecek için hedef belirleyebilen bir “HOCA”. Teorik olarak inşa ettiği düşünceleri (Stratejik Derinlik) AK PARTİ iktidarı ile hayata geçmeye başladı.İlk yıllarda başdanışman olarak daha sonra ise Dışişleri bakanlığı ve son olarak ta icranın başı BAŞBAKAN olarak uygulama alanı buldu.Veda konuşmasını bile HOCALIĞI ve DEVLET ADAMLIĞI vakarına yakışır bir şekilde yaptı.Fitne peşinde olanlara malzeme vermedi.Birlik ve beraberliğin önemini vurguladı.Klasik olarak bilinen politikacılığı değil siyaset adamlığını tercih etti.Nizamülmülk’ün Siyasetnamesinin bir benzeri  olan Stratejik Derinlik kitabını yazan biri olarak hizmetlerine devam edeceğine inanıyorum.

*Cumhurbaşkanımız Sn.Recep Tayyip Erdoğan diktatör  mü ?

Tek adamlık,diktatörlük gibi sıfatlar günümüz Türkiyesi için çok gerilerde kalmıştır.Binlerce yıllık tarhimizde millet olarak “lider-başkan”tipi yönetim geçmişine sahibiz.Bu tarihi geçmişin var olması ve günümüze kadar devam etmiş olması sistemin doğruluğunun en bariz göstergesidir.Burada gözden kaçırmayacağımız husus ise  Oğuzlardan bu yana var olan “TOY” sistemi, liderin en aza hata ile karar vermesinin gerekçesidir.Yine de hatalar yapılmış ki binlerce yıllık tarih tek devlet ile devam etmemiş.16 devlet kurulduğuna göre 15 taneside yıkılmış demektir.Çocukluğundan beri siyasetin içinde  yaşayarak-  pişerek-olgunlaşan Cumhurbaşkanımız her zaman son kararı veren olmuştur.Yakın çalışma arkadaşlarının ifadesiyle  istişareye verdiği önem hayatının her aşamasında var olmuştur..Millete rağmen millete hizmet edilemeyeceğini yaşayarak ta  görmüştür.Kamuoyu yoklamaları,anketler,istişareler AK PARTİ iktidarı ile hayatımızın bir parçası olmuştur.Nihai olarak Cumhurbaşkanımızda bir insandır.İnsanlar hata yapar.Bu güne kadar hatalar yaptığı gibi bu günden sonra da yapacaktır.Ancak hatalarından gerekli dersleri çıkarmak başarıyı da getirir.Sn Cumhurbaşkanımız  tek karar veren değil NİHAİ KARARI verendir.Verdiği kararların da bedelini baştan kabullenendir.

*AK PARTİ’nin geleceği  ANAP-DYP gibi mi olacak?

Demokrasilerin esas unsurlarından olan siyasi partilerde canlılar gibi bir ömürleri vardır.Doğar büyür ve ölürler.Kimileri doğmadan “düşük olarak” ölür. Kimileri bebeklik hastalıklarından kurtulamaz ölür. Kimileri de gençlik heyecanı ile hatalar yapar ve dünyaya erken veda eder.Doğum öncesi ve sonrası takipler  çağın gerektirdiği  bilimsel verilere göre yapıldığı zaman dünyaya gelen bebeklerin yaşam süresi uzun olur.AK PARTİ bu güne kadar genel olarak doğruları yaptığı için  var olmuştur.Değişim ve gelişime karşı çıkılmadığı  sürece de var olacak.Ancak yapılan değişimlerin hem parti hem de millet nezdinde gerekçeleri kabul edilmelidir. Sn.Davutoğlunun “görevi bırakma zorunluluğu” duyarak ayrılması da bu çerçevede değerlendirilmesi gerekir.Aksi halde bu durumun bir bedeli olacaktır.AK PARTİ siyaset bilimi açısından tam manasıyla kurumsallaşana kadar doğal liderine ihtiyaç duyacaktır.İhtiyacın hala devam ettiğini düşünüyorum. 

*Yeni Başbakanın profili nasıl olacak?

Parlamenter sistemlerde  başbakanlar güçlü olmak zorundadır.Aksi halde devleti yönetemez noktaya gelirler.Ülkemizdeki sistem kurum ve kuruluşlar bu sisteme göre çalışır.2007 den itibaren başlayan II.CUMHURİYET’e uygun  yasal düzenlemeler yapılmadığı sürece de devam edecek.22 Mayıs 2016 da yapılacak AK PARTİ olağanüstü kongresinden yine güçlü bir genel başkan ve başbakan çıkacaktır.Bunun aksini beklemek ve istemek bu millete yapılacak en büyük kötülük olur. Siyaseten de geçerliliği yoktur.

Bildiği inandığı doğruları ve yanlışları  şekil ve usul olarak ta doğru zamanda diyebilen  insanlaraADAM  denir.Başbakanımız Sn.Ahmet DAVUTOĞLU’da adam gibi adamdır.Hayatın her alanında olduğu gibi siyasette de adam gibi adamlara ihtiyacımız var.Bunları yetiştirmekte hepimizin boynunun borcudur.

YORUMLAR