MERHUM SEYYİD ABDÜLHAKİM-İ ARVASİ
Reklam
BAYRAM ALİ KAVALCI

BAYRAM ALİ KAVALCI

MERHUM SEYYİD ABDÜLHAKİM-İ ARVASİ

20 Kasım 2018 - 19:30

Vefat ettiği tarih, 27 Kasım 1943. Bağlum, Ankara’nın Keçiören ilçesine bağlı bir mahallesi. Buradan ülkemizin ve manevi dünyamızın çok muhterem bir âlim olan, rahmetli Seyyid Abdülhakîm-i Arvasi hazretlerinin hayatını anlatacağım.

Seyyid Abdülhakim-i Arvasi Hz. hayatını zahir ve bâtın ilimlerinde kâmil ve dört mezhebin fıkıh bilgile-rinde mahir büyük bir İslâm âlimi idi. Hicrî 1281 (m.1865)’de Başkale’de doğdu. 27 Kasım 1943’de An-kara’da vefât etti. Kabri Ankara yakınlarındaki Bağlum’dadır. Seyyid oldukları Irak’taki şer’î mahkeme defterlerinde yazılıdır. Abdülhakîm-i Arvâsî hazretleri, o zamanın ilim ve irfan merkezi olan Irak’ın muhtelif yerlerinde yüksek âlimlerden sarf, nahiv, lûgat, mantık, münâzara, beyan, riyâziye, hendese, meâni, bedî, kelâm, tefsir, hadîs, fıkıh, tasavvuf gibi dersleri okuyup 1883 senesinde icâzet alarak memleketine döndü. Daha sonra Arvas’a giderek yüksek tahsilini zamanın en büyük âlimi Seyyid Fe-him-i Arvâsî “rahmetullahi aleyh” hazretlerinin huzurunda tamamladı. Başkale’de kendi parası ile bir medrese kurarak 29 yıl ders okuttu. 1914’de Ruslar Doğu’yu işgal edince İstanbul’a geldi. 1919’da Medrese-tül Mütehassisine, yani İlahi-yat Fakültesi’ne Müderris (Ordinaryüs Profesör) olarak tayin edildi. İstanbul’da çeşitli câmilerde sene-lerce ilim neşretti. Pek çok kerametleri görüldü. Siyasete hiç karışmadı. Fitne çıkaranlardan, bölücülük yapanlardan nefret ederdi. Sahte tarikatçılar ve cahil tekke şeyhleri ile hiç görüşmez; gençleri, İslâm bilgilerini öğrenmeye, herkese iyilik etmeye, me-mlekete, millete faydalı olmaya teşvik ederdi. Üniversite mensupları fen ve devlet adamları, çözülmez sandıkları güç bilgileri sormağa gelir, yanında bir saat kadar oturunca bazen sormadan cevabını alarak geri dönerlerdi. Bazen de dünyalık ve hatta düşmanlık için gelenler de bulunurdu. Keskin görüşleriyle gelenlerin niyetlerini hemen anlardı. Çok mütevazı ve alçak gönüllü idi. Ben dediği işitilmemiştir. “Bizler hesaba dâhil değiliz. O büyüklerin yüksekliklerini anlayamayız. Ancak bereketlenmek için yazılarını okuruz.” buyururdu. Hâlbuki kendisi, bu bilgilerin mütehassısı idi. Hocası Seyyid Fehim-i Arvasi hazretleridir. Yemesi, içmesi, yatması, konuşması, susması, gülmesi ağlaması hep dinimize uygun idi. Her hâli istikâ-met üzere idi. “İstikâmet kerametten üstündür.” sözünü sık sık söylerdi. “İstikâmet, dinin emir ve ya-saklarına uymaktır.” buyururdu.

YORUMLAR